Aslında bugünlerde herkes benden -ben bile
kendimden- Çin Çarpması- Part 3’ü beklerken, nedendir bilinmez döndüğümüzden
beri bir elim gitmedi ya son Çin seyahatini yazmaya. Nedir, nasıl bir atalettir
anlamadım. Zamanı gelmediyse demek...
Onun yerine taze döndüğüm Lizbon’u yazmak daha bir cazip geldi her ne hikmetse. Önceki seyahat yazılarını okuyan arkadaşlar şimdi "Yine mi bir yerlerdeydin? Çin’den ne ara döndün de hangi arada Lizbon’a
seyirttin?!" gibisinden yüklenmeyelim rica ederim. Patatez olayım ki ben de bilmiyorum
vallahi. Çin’de yattıydım, gözümü bir açtım kiii, Lizbon’dayım. 😋 Nağsip kısmet işte. Alnımıza yazılmışsa demek, kuş misali dünyayı keşfetmek... 😄 Desem
dee, elbette ki o vaka, öyle vuku bulmadı. Bir kere kendim için gittiysem
namerdim, peşinen söyleyeyim. Hep iş, hep iş mirim?! Bir yandan aldırıyollaa, öte
yana sattırıyollaa; aç susuz gece gündüz yollarda, ne sen sor, ne ben söyleyeyim. Çok bedbahtım mirim, çok! 😋 İçim cızladı daha yazarken
bile, ah şu vicdan fukarası parmaklarım... 😏 En iyisi zevzekliği