8 Aralık 2016 Perşembe

Ruhum önde, bedenim arkada; kah oradayııım, kah burada… - Lizbon


Aslında bugünlerde herkes benden -ben bile kendimden- Çin Çarpması- Part 3’ü beklerken, nedendir bilinmez döndüğümüzden beri bir elim gitmedi ya  son Çin seyahatini yazmaya. Nedir, nasıl bir atalettir anlamadım. Zamanı gelmediyse demek...

Onun yerine taze döndüğüm Lizbon’u yazmak daha bir cazip geldi her ne hikmetse. Önceki seyahat yazılarını okuyan arkadaşlar şimdi "Yine mi bir yerlerdeydin? Çin’den ne ara döndün de hangi arada Lizbon’a seyirttin?!" gibisinden yüklenmeyelim rica ederim. Patatez olayım ki ben de bilmiyorum vallahi. Çin’de yattıydım, gözümü bir açtım kiii, Lizbon’dayım. 😋 Nağsip kısmet işte. Alnımıza yazılmışsa demek, kuş misali dünyayı keşfetmek... 😄 Desem dee, elbette ki o vaka, öyle vuku bulmadı. Bir kere kendim için gittiysem namerdim, peşinen söyleyeyim. Hep iş, hep iş mirim?! Bir yandan aldırıyollaa, öte yana sattırıyollaa; aç susuz gece gündüz yollarda, ne sen sor, ne ben söyleyeyim. Çok bedbahtım mirim, çok! 😋 İçim cızladı daha yazarken bile, ah şu vicdan fukarası parmaklarım... 😏 En iyisi zevzekliği