Aslında bugünlerde herkes benden -ben bile
kendimden- Çin Çarpması- Part 3’ü beklerken, nedendir bilinmez döndüğümüzden
beri bir elim gitmedi ya son Çin seyahatini yazmaya. Nedir, nasıl bir atalettir
anlamadım. Zamanı gelmediyse demek...
Onun yerine taze döndüğüm Lizbon’u yazmak daha bir cazip geldi her ne hikmetse. Önceki seyahat yazılarını okuyan arkadaşlar şimdi "Yine mi bir yerlerdeydin? Çin’den ne ara döndün de hangi arada Lizbon’a
seyirttin?!" gibisinden yüklenmeyelim rica ederim. Patatez olayım ki ben de bilmiyorum
vallahi. Çin’de yattıydım, gözümü bir açtım kiii, Lizbon’dayım. 😋 Nağsip kısmet işte. Alnımıza yazılmışsa demek, kuş misali dünyayı keşfetmek... 😄 Desem
dee, elbette ki o vaka, öyle vuku bulmadı. Bir kere kendim için gittiysem
namerdim, peşinen söyleyeyim. Hep iş, hep iş mirim?! Bir yandan aldırıyollaa, öte
yana sattırıyollaa; aç susuz gece gündüz yollarda, ne sen sor, ne ben söyleyeyim. Çok bedbahtım mirim, çok! 😋 İçim cızladı daha yazarken
bile, ah şu vicdan fukarası parmaklarım... 😏 En iyisi zevzekliği
bırakayım, günahlarını da almayayım
patronumun ve de müdürümün. Zira işin aslı, zaman
zaman işle güçle suyumu sıksalar daa, sağ olsunlar hele ki böyle konularda
gözümün içine bakarlar, iyi olayım, rahat edeyim, karnım tok, sırtım pek olsun
diye. Yediğim önümde, yemediğim ardımda hamdolsun. Çalışıyor muyuz, çalışıyoruz
tabii, herkes çalışıyor neticede. O kadar da olsun değil mi, ama keyifle neyse ki...
Şimdi efenim normalde ‘Ah bir gitsem de Lizbon’u
görsem…’ diye içinden geçer miydi ömrü hayatında deseler, kuvvetle muhtemel
cevabım menfi olurdu, görülecek onca yer varken, Lizbon da ne ola ki, değil mi yani? 😋 ‘E madem
öyle, hangi vesileyle kesişim kümesine düştün de aklına bile gelmeyen bir memlekete yolun düştü a kızanım?!’ der tabii aklı selim bir insan içten içe, bilmez miyim. Şöyle ki,
velinimetimiz müşterimizin orada olması hasebiyle, haliyle iki ara bir derede yollandık biz de Lizbon’a. Ya ne edeceğdik? Yok biz Lizbon’u hiç hayal
etmediydik, Barcelona'da olaydınız iyiydi mi diyeceğdik?! :P

Geyik faslımız bittiyse, geçelim o halde Lizbon'dan kalanları yad etmeye. Efenim bizim toplantı hepi topu yarım günlük bir şeydi
aslında, gel gelelim uçak saatleri ve günleri öyle zamanlardaydı ki uçuştan
önce bir yarım gün beklememiz gerekiyordu Lizbon’da. İyi ki de öyleymiş. 😉 Hal
böyle olunca biz de haliyle nokta atışı bir turlayıverdik gitmişken o iç içe,
ama bir o kadar güzel şehri. Zaten merkezde bir otelde kalıyorduk, görülesi
çoğu yer neredeyse ayağımızın altındayken, görmemek günah olurdu yani, yoksa
kendimiz için gezdiysek namerdiz, vallahi bak! 😋
Öncelikle kaldığımız otelden bahsetmeden
geçemeyeceğim, zira geçersem eni konu ayıp etmiş olurum. Gitmeden önce, o
muydu, bu muydu, baya bir git gelden sonra bu otele karar vermiştik aslında, az da
olsa içimizde tereddütle. Ancak dönerken, yine gelsek, yine bu otelde kalırız
duygusuyla ayrıldık Inspira Santa Marta Otel’den. Gidenlere gözü kapalı
önerebileceğim çok kalite bir butik otel. Odaların dizaynı, sunulan ikramların
kalitesi, temizliği ve en mühimi, kahvaltısı. Bu yaşıma kadar onca bilmem kaç
yıldız otelde kaldım iş veya özel seyahatler sebebiyle, böyle güzel bir
kahvaltı görmedim. Çeşidinin çok olması yanında, sunulan tüm çeşitlerin
kalitesi de çok iyiydi gerçekten. Hal böyle olunca, acık ipin ucunu kaçırmış olabilirim korkarım.
Zira döndüğümde toplam iki günde bir kilodan fazla almıştım. 😊 Pişman mıyım? Değilim
hakim bey, yine olsa yine yapardım. Döndükten sonra günlerce aç
kalır, tempolu yürüyeceğim diye ruhumu teslim ederdim de, yine de yerdim o mis gibi nimetleri… Hoş, gerek de kalmadı. Döndükten sonra taktım kafama işi gücü, bazı lüzumsuz ve de nahoş şeyleri, yemeyi içmeyi unuttum, bir günde gitti itinayla alıp getirdiğim kıymetli kilolarım. 😊 Her şerde bir hayır işte, her daim…


O güzelim kahvaltıdan sonra odaları boşaltıp, attık
kendimizi sokaklara, öğlene kadar nereleri görsek kardır kafasıyla. Moda girdik
girmesine de, on dakika geçmedi ki yağmur başladı mı. 😕 Bir canım sıkıldı
hani. Zira şahsen hiç sevmem yağmurda çamurda dolanmayı. Yine de hepi
topu yarım gün olması sebebiyle, moralimi düşürmemeye karar verdim neyse ki.
Bulduğumuz ilk dükkandan kaptık bir şemsiye, yollandık nehre doğru yavaştan. Bu
arada ben kuyruğu dik tutup, yağmurdan sebep keyfimi bozmayayım, yarım gün alt
tarafı, tadını çıkarayım diye kendi kendime telkinlerde bulunurken yanımdaki sevgili,
tezcanlıkareküp müdürüm ne dese beğenirsin; az önce telefonumdan bildirim sesi duyduğumda geldiğini söylediğim teklif isteğini ona göndereymişim ya bir yandan yürürken?! 😐 Şimdi buraya ne mimikler sığardı ya, neyse ki sohbet uygulamasında değiliz. Müdürüm,
kolunuz ağrımıyor muydu sizin dünden beri, zaten canınız burnunuzda değil miydi
hani? Hayır göndersem ne yapacaksınız yolda yürürken o maille, o da ayrı. Ne bu
acele bu yağmurun altında, değil mi canım. O değil, bir de elimde
şemsiye, kolumda savaş topundan az hallice koca çantam, her yer ıslak; hangi uzvum ve motivasyonumla atayım o maili bu vaziyette, değil mi ama? Bu ahval ve şerait içerisinde ancak ve ancak yürümeyi
becerebilen bir tabiata sahip insan evladıyım ben de neticede. Naturam el vermez yani. Fırsat bulmuşken buradan acık mık mık edeyim de, ola ki okur da, daha
da öyle yolda belde, yağmurda karda mail falan istemeye kalkışmaz belki… 😄
Neyse efenim, yağmurdu maildi derken Rossio meydanına vardık vesselam. İnternette gördüğüm
resimlerden zaten pek beğenmiştim, gerçeği de yağmura rağmen çok hoş geldi
gözüme. Zaten bana o eski ama bakımlı binalar olsun, bir iki heykel, bir de
fıskiyeli melekli bir kombin, tamamdır. Buldum mu, bedenim orada kalır, ruhumu
tutamam katiyetle... Alır başını gider doğup, büyüdüğüm Almanya’nın o güzel
meydanlarına. Rossio meydanı da tam da bu dediğim türdendi. Bir de güneşli
olacaktı ki, yeme de yanında yat.
Hemen meydanın yan caddesinde o pek meşhur vişne
likörcüsü dükkan vardı. A Ginjinha adı, gitmek isteyenlere. Siz bakmayın öyle
seçenekmiş, hani isterseniz gidin, istemezseniz boş verin hallerime. Lizbon’a
gidiyorsanız, bu dükkana uğrayıp o likörü içmeden dönmeyin, benden demesi.
Efenim likörleri de bir güzel içtikten sonra iyi ki
gelmişiz duygusuyla nehre doğru yolumuza devam ettik. Yol üstünde bir de ne
görelim, enfes bir pastane ve vitrininde yok yok tek kelimeyle. Cennetin
yeryüzündeki karşılığı adeta. Hele o sıra sıra Belem turtaları ,
bakarken bile mest oluyor insan. Gerçi biz sabah kahvaltıda yemiştik birkaç
tane afiyetle, daha acıkmadığımız için yiyemedik orada. 😒 Aslında bu Belem
turtalarını merkeze biraz uzak bir yerdeki Belem pastanesi yaparmış, asıl yeri
orasıymış. Gel gelelim biz zaman kıtlığından gidemedik tabii. Dönerken havalimanında bir kafede yine yeme şerefine nail olduk turtadan da, havalimanındaki böyleyse, bunun gerçeği ne ola ki diye hepten bir hayıflanmadım değil hani gidemediğimize. O nasıl bir lezzetti yahu! Tıka basa doymuş olmama rağmen iki tane
yedim ya hiç zorlanmadan, oh miss... 😉
Pastane mastane derken o meşhur asansörün oraya
geldik, hani şu Lizbon’a kuşbakışı bakılabilinip, onyüzbin fotoğraf çekinilip,
telefonların hafızalarının eritildiği yer, Elevador de Santa Justa. Gerçi havanın
yağmurlu olması sebebiyle en üstteki açık balkona çıkış yoktu, ama olsun,
tellerin arasından da olsa güzeldi...
Asansör faslımızı da bitirdikten sonra
doğruca nehrin kenarına ve Praça do Comercio Meydanı’na
yollandık. Adı böyle miydi? 😊 Nehrin dibindeki bulvar işte. Her şeyi de hazır beklemeyin canım. Bir koşu bakıverin internetten, aramızda lafı mı olur. 😋 Vesselam sarı, tarihi binaların ve nehrin tadına da
baktıktan sonra o meşhur balık köftelerinin olduğu Museu da Cerveja’yı bulduk
elimizle koymuş gibi. Hemen meydanın kenarında çok hoş bir restoranmış. Ama nasıl
güzel, nasıl şık. İyi ki atlamamışız, uğramışız dedim içten içe. Balık
köftesinin tadı çok da benim damak zevkime uygun değildi gerçi, ama birayla
iyi gitti yani, doğruya doğru. Hele biranın sunulduğu bardağın tatlılığı, görmeye değerdi kesinlikle.




Veee köfte möfte derken, daha görülecek birçok yer
kalmış olsa da, bu kadarını bulamayan da var tesellisiyle bir iş gezimiz daha göz açıp
kapayana kadar geçti, bitti. Güzel miydi, güzeldi. İyi ki mi, iyi ki… O halde
bizi tercih ettiğiniz için teşekkür eder, bir sonraki seyahatimizde yeniden
buluşmak dileğiyle, esenlikler dileriz efenim… 😊
Dipnot: Yıllar evvel,
deve tellal, pire berber iken falan hani, dedemlerin köy yolundan gelip
geçen bilmem ne seyahatin takır tukur bir otobüsü vardı. O bölgeye giden sözüm ona tek ‘seyahat şirketi’ nin, otobüs kategorisinde değerlendirilebilecek tek
otobüsüydü. Sahibi, aynı zamanda şoförüydü ve her hedefe varışta "Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür eder, bir sonraki seyahatinizde yeniden buluşmak dileğiyle, esenlikler dileriz" derdi. O
çocuk aklımızla ‘Evladım köye giden tek otobüssün zaten, başka otobüs vardı da
biz mi tercih etmedik?’ demezdik tabii. Neticede içerik itibarıyla iyi niyetli bir yaklaşımdı, iyi niyetli de karşılık vermek icap ederdi. Bak, yıllar geçmiş,
kel alaka Lizbon’u anlatırken aklıma geliverdi iyi niyetinden mütevellit.
İyi niyetli insanlarımız, yaklaşımlarımız bol olsun o vakıt… 😉
**********************************
Not: Paylaşımları lütfen copy/paste ile değil, alttaki butonları kullanarak yapalım. :)
Öyle kaptırmışım ki, bir an geziyormuşum gibi hissettim :)) Anlatımın hakkını vermişsiniz. Fotoğrafları da ayrı ayrı inceledim :) Kısmet artık... Emeğinize sağlık
YanıtlaSil:) Sevindim öyle hissetmenize. Güzel yorumunuz için de teşekkür ederim. Mutlu ettiniz. <3 Umarım gitmek istediğiniz her yere gidersiniz. Sevgiler... :)
SilSenin espirik anlatımına bayılıyorum Mimikli.
YanıtlaSilDün sabah aklıma geldin neler yazmış bi bakiimm dedim, baktım yok yazı mazı nassı üzüldüm bilemezsin. Sankii içimi okumuş gibi bu sabah tadaaaa Mimikli yazı yazmış :)
Cin Çarpması 3 falan filan bahane olsun çok bekletme hep yaz..
Öpeyruuummm .*
Kerime ne diyim bilemedim, gerçekten. Dün sabah bi baktım, yazı göremeyince üzüldüm deyince bi garip oldum. Mutluluk, mahcubiyet, ne bileyim. Bi hoş ettin yüreğimi. <3 Çok çok teşekkür ederim içten yorumun, takibin, merakın ve yaşadıklarımı, yazdıklarımı paylaştığın için. Yazarken aldığım keyiften çok daha fazlasını sizlerle paylaşırken, yorumlarken alıyorum doğruya doğru. <3
SilBekletmeden yazma konusunda da katılıyorum. Gel gelelim bir ayda iki ülke tavaf etmeye kalkınca anca bukkaa oldu. :) Umarım bundan sonra daha düzenli olur.
Kocaman sevgiler efenim, ben de gönülden öpeyrum o güzel, samimi yüreğini... :* <3
Ay misss gibi yaaaa... Yarım güne epey şey sığmış hani:) Yapmurda pek kesmişe benzemiyor:) Sevgiler...
YanıtlaSilEvet Persephone. Yağmur biraz yağdı, sonra kesildi neyse ki. Rahat gezdik devamında yağmur izin verince. ;)
SilSevgiler benden efenim.... <3
Mimikli ortaya çıktı. İhmal etmemek lazım blogu ve yazı bekleyen okuyucuları:) Tezcanlıkareküp müdür çok komik. Müdür milleti hep böyle kendimden biliyorum:) Güzel bir yazı olmuş yine. Selamlar.
YanıtlaSil:D Mimikli ortaya çıktı. :D Ne güldüm. Teşekkür ederim.
SilDoğru söze ne denir mirim. Haklısın, ihmal etmemek lazım. Daa yukarıda da dediğim gibi bir ayda 10 küsur gün Çin, oradan dön kısa da olsa Lizbon. Haliyle acık dağıldım. Ama işin gerçeği yazamadığım için ben de kendimi yiyorum böyle zamanlarda. :)
Demek müdür milleti ha?!:D Bana ilk kez denk geldi benden daha tezcanlı bi adem oğlu. Genelde işleri çabuklaştırıyor aslında, iyi yani. Ama bazen de yağmur altında mail isteme cesaretini göstermesi gibi bi gözlerimi pörtlettiriyor hani. :D
Beğenmenize sevindim efenim. Saygılar, hörmetler. :)
Çok eğlenceli buldum anlatımınızı. Gezilen yerleri de çok güzel tabii. Resimler nefis.
YanıtlaSilAcemidermici teşekkür ederim. Beğenmenize çok sevindim. :)
SilHer zaman bekleriz efenim. Sevgiler... :)
Baştan sona keyifle okundu, birlikte gezildi :) İşte evden gezmek böyle bir şey.
YanıtlaSilBu arada uzun zamandır meraklardaydım, nerelerde acaba, ne zaman yazacak acaba diye. Yazılarını özlemiştim. Çok iyi oldu bu yazı :)
Aman da kimler gelmiş. :) Çok sevindim eşlik etmene kısa gezintime. <3
SilYalnız evden çalışma, evden alışveriş vs. den sonra bi evden gezme kusur kaldıydı, o da oldı sayende. Koparttın beni Elif, teşekkür ederim. :D <3
Ben de seni ve bıcır bıcır yorumlarını çok özlemişim, çok içten. Nihayet yazabilip, buluştuğumuza çok sevindim. :* :) Sevgiler...
Gezenti mimikli ! Bayılıyorum şu gezgin ruhlularaaaaa! Belem pastanesi ımmm !
YanıtlaSilCeren Deren, mesajı almışsın. The point is 'Belem Pastanesi ve turtası' mirim! :D :*
SilBira bardağına hayraaan hayraan bakarken bir anda uyandım, leeyn, bardağın yarısını iç etmişler şekillisinden, yarım bardak bira var onun içinde :D
YanıtlaSilSenin iş neydi hayatım, cv mi gönderiyorum, Alaska'da felan müşteri çıkarsa ben gidicem görüşmeye. Hem söyle patronuna aynı anda kafama çığ düşüp ren geyiği teperken de mesaj atıp gerekli raporları ulaştırabilirim :D
Yarım gün bike insana harika geliyor, değil mi :) İyi ki yağmura aldırmayıp çıkmışsınız dışarı. Otelin ismini de not alıyorum. Belli mi olur, sırf kahvaltı için gitmek isteyebilirim ;)
Handaanım, bakış açına hayranım! Ben nasıl takılmamışım o bardağın boş kısmına. :D Bak bardağın bütün cazibesiyle birlikte içim gitti şimdi. :P
SilKafama çığ düşüp, ren geyiği deperken... :D Eyvahlar olsun, patron bunu görürse yandım demektir yağmurda mail bilem atamayan ezik çalışan olaraktan. :D :D
Git Handanım git. Gönlünden geçen her yere tiz zamanda git umarım. Sevgiler kocaman... <3
Blogunuzu yeni keşfettim ve hemen takibe aldım. Sizide bloguma beklerim :) www.nurundelidolublogu.tk
YanıtlaSilGeç yanıt için özür dilerim. Hoşgeldiniz. Gelirim tabi, yola çıktım bile. ;)
SilSevgiler...
Çok güzel bir yazı olmuş:) Bu tür yazıları inanın çok seviyorum.. Bloğunuzu takipe aldım bende beklerim 😊😊❤❤❤
YanıtlaSilÖncelikle geç yayınladığım için özür dilerim. Son günlerde meşguliyetler acık hadlerini aşmışıdı da. ;)
SilHoşgeldiniz. Beğenmenize çok sevindim. Bu tür yazıları seviyorsanız Çin Çarpması 1-2, Budapeşte Rüyası ve İyi ki Kurtulmuşsun Sofia'yı da ivedilikle okumanızı itinayla öneririm. ;)
Yola çıktım, kahveyi koyun da siz... ;)
Sevgiler...
Son yazıma bir baksana :)
YanıtlaSilHahhaaha! :D Alemsin Turgay. Ben de okuyorum okuyorum, diyorum yanlış yazıya bakıyorum herhalde, hani futbolcuymuş, şiddetmiş ne işim olur ki babında. Kareküpü görünce koptum! Süpersin! Teşekkür ederim bu saatte bahşettiğin bedava kahkaha için. :D
Silİşte insanın beyle etik değerleri tavan yapmış arkadaşları olsun, ufacık bi kelimede bile alıntıyı belirtsin, mutlu etsin, e bundan iyisi Şam'da kayısı yani... :)
Saygılar, hörmetler efenim. :)
Yarım güne ne hoş şeyler sığdırılmış, esprili ve içten bir anlatımla da baktım ki 'mimikliböcekle' birlikte geziyorum..hiç bir şeye konsantre olamayan ve sıkılan bünyeme bu Lizbon gezisi iyi geldi..teşekkür ederim. Sevgiler..
YanıtlaSil:) Ne güzel birlikte gezebildiysek; ruhuna, bünyene iyi gelebildiysem. Ben teşekkür ederim, her zaman geliniz, takılalımınız efenim. ;)
SilSevgiler benden... <3
Sırada neresi var bakiim? Anlat anlat heyecanlı oluyor. Mutlu yıllaaar.
YanıtlaSilSıradaaaa, nağsip kısmet, hayırlısı maşallah. :P :D
SilTeşekkürler Calimero, sana da mutlu yıllar. Sevgiler. :* <3
Lizbon'a bayıldığım kadar yiyeceklere de bayıldım :D Yarım gün de olsa, iyi ki gezip bizle paylaşmışsın :))
YanıtlaSilEn kısa sürede gidersin, yersin o zaman inşallah. Senin için yeni yıl dileği duttum Kağıt Salıncak. İçten diledim mi bi de saatine denk getiririm kiii, kendimden korkarım bazen. Hazırla bavulunu, ona göre... ;)
SilMutlu yıllar, sevgiler. <3 :)
Yaaa gez sen... bolca gez ki bolca anlatasın. Seviyorum senin bu gezente yazılarını. Ama yağmura denk gelmenize üzüldüm. Ben de ilk kez gördüğüm bir yeri yağmur yağarken gezmeyi hiiiiç sevmem. ;)
YanıtlaSilElif çok özür dilerim. Yorumunu görmemişim bunca zamandır. Şimdi yeni yazımı post ederken tesadüfen gördüm. :/ Malumunuz, geze geze çalışmaktan bloğumu istikrarlı bir şekilde ihmal etmekteyim. :)
SilTeşekkür ederim. Sevindim gezenti hallerimle ilgili yorumuna. :) Laf aramızda daha dün sabah uçaktan indim. Ama yok, hiç heveslenme, yazı çıkacak kaaa kalmadım, gezmedim bu sefer. Cö dedim geldim.
Madem öyle sen en iyisi az önce yayınladığım çemkirik yazıma zıpla burdan, gezi mezi yok bi süre, idare et artık. ;) :P
Sevgiler efenim, kocaman... <3
Ben böyle kitaplı, seyahatli, uzun yazılı blogları seviyorum ya. :) Belki benimki de öyle olduğu için... :)
YanıtlaSilLizbon'a gitmedim ama aklımda... :))
Beklerim, sevgiler!
Ne güzel. Az bulunur türdensin demek. :) Genelde kısa yazı, ince kitap meraklıları çoğunlukta malum. ;)
SilTez zamanda gitmeni dilerim.
O halde kahveyi koy, geliyorum. :D
Sevgiler...