15 Ekim 2014 Çarşamba

Romatizmalı Gahpe


Birkaç gün önce sabah kemik ve kaslarımın içten içe sızlamasıyla kalktım yataktan. Başka da bir şeyim yok ama. Hani burun akıntısı, boğaz ağrısı gibi belirtiler yok. 'Hmm, hava kapalı, demek yağmur yağacak, onun belirtisi zahir' dedim. :) Zaten son yıllarda ne zaman böyle bir bacak ağrısı falan olsa arada, 'Yaşlılık işte, yağmur yağacak yağmur!' deyip gırgır  yapar, sallamazdım pek. Bir de çocukluğumda izlediğim bir Türk komedi filminden 'romatizmalı gahpe' lafı aklımda kalmış, her böyle ağrı hissedişimde 'ben de romatizmalı gahpe oldum çıktım yahu!' diye o filmi anar, gülümserdim. Kırk yılda bir olduğundan olsa gerek, hiç de doktora gitme gereği duymadım bugüne dek.

Neyse, o gün yine vitamin minerale dayandım bir güzel, çok da kendimi yormadım, dinlendim. Ertesi gün yine turp gibi uyandım. Ve fakat, üç gün sonra sabah yine romatizmalı gahpe olarak uyandım. :) Ben diyeyim pelte, sen de külçe. Ne menem bir şeyse, yaşam sevincim gitmiş sanki, o derece. Baktım devam ediyor, yok dedim, romatizmalı gahpe geyiğine başlamayayım yine, bu sefer her yanım sızlıyor nitekim, bir görüneyim doktora. Ama tabi hangi doktordan randevu alacağımı da bilmiyorum böyle bir durum için. Aradım her zaman tercih ettiğim sağlık merkezini, her yanım ağrıyor birkaç gündür dedim, fizik tedavi uzmanına randevu verdiler. Gittim, girdim kokoş doktor hanımın yanına. İlk kez görüyorum kendilerini çok şükür, ve muhtemelen de son kezdir, zira ortalıkta bir yığın fizik tedavi uzmanı var değil mi canım?! İyi ki de var... Ya olmayaydı, nice olurdu halimiz böylesiyle...

Neyse efendim, aynen yazdıklarımı doktora da anlattım. Birkaç soru ve fiziksel mıncırmadan sonra gayet ciddiyetle "Çok tipik bir durum." dedi ve çıkır çıkır bir sayfa şey yazdıktan sonra bilgisayarına, döndü ve yine büyük bir ciddiyetle "Rahatsızlığınızın adı Fibromiyalji!" dedi. Anneciğim, ne büyük şeymiş! Bir an kaç aylık ömrüm kaldı diye sorasım geldi, sonra dedim dur Dilek, bir bekle bakalım neler öğreneceksin. "Uykuya zor dalıyor musunuz?" diye soruyor, negatif. "Sırt ve boyunda ağırlıklı mı ağrılar?" diyor, negatif. Kimisi negatif, kimisi pozitif cevaplı bilumum sorularla devam etti muayene sürecimiz. Gel gelelim teşhis yine de  aynı. E bittabi güveniyorum ben de. Alıyorum itinayla yazdığı ve bir çuval yan etkisi olan kallavi ilaçları, akşamına başlıyorum kullanmaya. İlaçlardan birisi de antidepresan yalnız bu arada! Almak istemiyorum başta, ama internette bir araştırıyorum ki, bu rahatsızlık depresyona sebep olabiliyormuş. Çaresiz kuzu kuzu alıyorum ilaçları... :( 

Gel gelelim akşam bir ateşleniyorum, bir ateşleniyorum ki, yanıyorum da görenim, ağlayanım yok. Önce bir tir tir titriyorum, dudaklarım morarana kadar hem de. Kombiyi falan açıyorum, sıcak su torbaları, sıcak duş (Dr. hatun ağrıların çoğalırsa sıcak duş al dediydi zira... :/), üst üste giyiniyorum lahana gibi, ne biliyorsam yapıyorum anlayacağınız. Sonra bir ateş, kulaktan 39,5. Hayatımda böyle bir ateş görmemişim. Bu sefer de bir bir açılıyorum, soyunuyorum, soğuk şeyler içiyorum, alnıma yüzüme ıslak havlular koyup, düşürüyorum ateşimi. Ama bunları yaşarken de ampulüm nihayet yanıyor neyse ki ve bir aydınlanma geliyor o an. Yüksek ateş marifetiyle ilahi bir şeylere bir hayli yaklaştıysam demek... :P  Bu eklem ağrıları, pelte külçe haller herhangi bir enfeksiyondan olmasın sakın diye düşüyor aklıma. Bu hatun küt diye hiçbir kan tahlili vs. yaptırmadan, bilmemneji teşhisi koydu da, bu ateş nesi şimdi diye kurtlanıyorum haliyle.

Sabah ilk iş arıyorum çok bilmiş doktoru. Ve evet, "İlaç yan etkisi olamaz, enfeksiyon vardır. Bir dahiliye veya KBB uzmanına görünün." deyince, soluğu KBB uzmanının yanında alıyorum tabi. Ama hala ne kulak ağrısı, ne hapşırık tıksırık, hiç yani hiç, tık yok. Her zaman gittiğim, teşhisine tedavisine güvendiğim KBB uzmanı muayene ediyor bir güzel, birkaç sorunun da ardından teşhis 'Atipik gribal enfeksiyon'. Eklem ağrılarının sebebi de oymuş meğerse. Sonuçta bir torba antibiyotiği ilacı alıyorum yine, öte yandan da öbür kokoşu arıyorum ki sorayım, o kafana göre başlayıp bırakılmaması gereken, riskli ilaçları bırakayım mı, eklem ağrılarının sebebi enfeksiyon olabilir mi diye. Hatun bir yükseliyor soruyu sorar sormaz. "Yok efendim sizin kronik ağrılarınız var, teşhis doğru, fibromiyalji! İlaçlara devam!" diye bir geriliyor, sanırsın sevgilimmiş de, onu daha güzel ve akıllı biriyle aldatmış, terkediyomuşum da o da beni tutmaya çalışıyor. Arama sebebimin, teşhisini sorgulamak olmadığını, aslında ağrılarımın sadece birkaç gündür var olduğunu, belki de bu enfeksiyondan kaynaklanıyor olabileceğini, sadece enfeksiyon geçene kadar o ilaçları bırakmamın sakıncalı olup olmayacağını sormak ve de iyileştikten sonra kronik ağrım olursa yine kendisine gideceğimi söylemek istediğimi belirtiyorum. Hala "Ama sizin kronik ağrılarınız var. Belirtileriniz bunu gösteriyor. İlaçları yine de kesmek isterseniz bir şey diyemem. Şimdi kapatmam lazım. Telefonum çalıyor!" diye zırvalayıp, final yapmasın mı üstüne. E o zaman ben de seni dee, teşhisini dee, tedavini dee her fırsatta hatırlar, hatırlatır böyle öper dururum sevgılım?! Hem sensin fibromiyalji bir kere! Bundan kelli hayatta bir daha kapını çalmam, bırak onu, çalan birileri de varsa sevdiklerimden, senden ve kompleksli tavrından korurum bittabi. Ha bu tavrım, başka sebepler olabilir mi diye eni konu araştırmadan, hatta uyku sorunum yok, sırt ve boynumda özel bir ağrı yok, kırk yılda bir oluyor ağrılar dememe rağmen direk teşhisi koyduğundan mı? Hayır, kesinlikle! Sadece başka ihtimaller ortaya çıktığında, hastanın selametini düşünüp, aklı selim ve profesyonelce davranmayıp, şişik egona yenilip, trip atmandan.

Vesselam gıcığı kapıp, geliyorum eve. İçim rahat etmeyip, bir daha netten bakıyorum o bilmemneji hastalığına detaylı. Meğer o hastalıkla ilgili teşhisi koymak için, hastanın en az üç ay boyunca kronik ağrıları çekiyor olması lazımmış ve genelde uyku problemiyle birlikte baş gösterirmiş. Şimdi gel de bu doktora sevgilerini gönderme. Gel de unut o son görüşmedeki, sıra arkadaşına küsmüş sümüklü kız çocuğu tafrasını. Hem ne demiş evladım Sokrates amca? "İyi bir hekimde dört nitelik vardır: Nezaketle dinlemek, akıllıca konuşmak, dikkatlice düşünmek ve tarafsızca karar vermek." Öğretmediler mi mektepte işin böylesi inceliklerini de kalkmış ezbere iş yapiysın, yok yere kallavi ilaçlar yuttıriysın insancıklara?!

E demek ki neymiş o zaman, eklemlerimiz ağrıyınca önce KBB'ciye gidecekmişiz! 

Ha bir de, "Her söylenene inanma, yok yere gerekli gereksiz ilacı kilitlerler adama!" imiş cancağızım... ;)


*******************************
Not: Paylaşımları lütfen copy/paste ile değil, alttaki butonları kullanarak yapalım. :) 

24 yorum:

  1. Valla fi tarihinde ayak bileğimdeki ağrının sebebi boğazımdaki miktoptan kaynaklandığını öğrenince ilk iş KBB de alıyorum ben de kendimi. Ama aile hekimi yerine aile ortopedistim var o da hayatımın başka bir komik hikâyesi.

    Haa, bir de geçti geçti ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O da iyiymiş Handan. :) Bu vesileyle ben de öğrenmiş bulundum işte. Hani bir musibet, bin nasihat hesabı. Ama aile ortopedisti işi ilginçmiş. Sen de onu bi yazsan bloguna da, biz de afiyetle okusak, öğrensek ne de güsel olur... ;)

      Sil
  2. Ne eğlenceli yazı tarzın var bayıldım valla :D Tabi bu arada büyük geçmiş olsun... Gülmek yanlış olur ama gece gece iyi güldüm ne yalan söyliim :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim güzel yorumun ve geçmiş olsun dileğin için. :) Yok yok, korkak alıştırma kendini, rahatça gülebilirsin burda. Çünkü ben olumsuzluk da yaşasam, yazarken güleyim, güldüreyim istiyorum. O yüzden burda gülmek, kahkaha atmak dibine kadar serbest Hanım Kız... ;)

      Sil
  3. Kuzum geçmiş olsun ! Gribal enfeksiyon belası hepimizi sardı maalesef.

    He bu arada "gribal hastanın tribal doktora serzenişi" ismini verdiğim bu yazına sesli güldüm :) uhahahha :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :D Senin başlık daha da güzelmiş, bayıldım. Teşekkürler bu arada... :)

      Sil
  4. son yazıma bi baksan yaaaa komik shey :)

    YanıtlaSil
  5. cehalet diye bişi yoook deliiii :))))) şeker anlatıyon ki işte. gülmek güldürmek de en güzel şey beee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deeptone, çok içten bişey diyeyim mi; bu akşam gerçekten feci kazandın kalbimi. Sayfandaki yorumumun altına baktım az önce, cevap yok. Hıı dedim, yetişemiyo zaar, çok fena bombardıman var şu an blogunda. Ama içten içe de cevaplayaydı, iyiydi de dedim hani. Kendi sayfamda cevaplarını görünce ağzım kulaklarıma vardı. :D Süpersin!

      Sil
    2. ama sen de çok tatlı dilli içtensin kiiiii zaar :))))

      Sil
  6. mimler ve ödüller var işte. ödül veriyoz istediğimiz bloglara. işte en şirin blog filan gibi. mimler ve ödüller blogları birbirine yakınlaştırıyor. mim ise arapçadan geliyo sanırım. mimlemek birini, işaretlemek demek, seçmek gibi. mim şöyle bak. bi konuda bişi yazıyoz. mesela en eski çocukluk anımız, çantamızda ne var, en çek hangi yemeği severiz gibi. veya soru soruyoz işte kendi kendimize. cevaplıyoz bogumuzda, sonra da başka arkadaşlarımızı mimliyoz. onlar da bizim sorduklarımızı blogunda yapıyo ve istediklerine gönderiyo, mimledim seni diyo yani. mim yazısı yazınca bizi mimleyenin linkini de yazıyoz sonra da kimi mimlersek onunların bloguna gidip seni mimledik diyoz. gidip haber vermek gerekiyor. bi ara bak bendeki "duyuru" başlığndaki mimleri oku. bugünlerde mim yapcam işte mimlediler yani. sen de o yeni mimleri bendeki yaparsın ki bakarsın bana yaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hele şu mim ve ödül konusunu üşenmeyip, koccamaaan paragraf açıkladığın için nasıl minnettarım anlatamam. İçimden sana kahve falan söylemek geldi, valla bak. :) Zaten takip ediyodum yazılarını, şimdi bi başka boyut kazandı. Ödül için de tekrar teşekkür ederim. Giriş sayılarındaki artışı görünce, ne menem bişeymiş çaktım ucundan, köşesinden netekim. ;) Minnettarım efenim... Her zaman sağımda solumda olunuz, çaya kahveye, sohbete geliniz efenim. :)

      Sil
  7. baksana mim yaptın zamanın olursa istersen belki denersin ki yapmayıı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen beni bu ödüldü mimdi olaylarına daldıracan belli ki, çaktırmadan, datlı datlı gazı vere vere... Bi bakayım bakalım, sen yaparsın diyosan, denerim en azından. Teşekkürler... :)

      Sil
    2. :D Alemsin, güldürüyosun olur olmaz yerde deli deli. Şu an çok sevdiğim birinin kına gecesindeyim valla çok ayıp, hiii! Başımıza taş yağacak... :P

      Sil
  8. Çok çok geçmiş olsun, doktorun iyisine Allah insanı rastgetirsin:( ve de acil şifalar diliyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler. :) Geçti bitti çok şükür. Amaa doktorla ilgili dileğine koccamaaan bi AAMİİNN! ;) Sevgiler...

      Sil
  9. Gülümseyerek okudum ama geçmiş olsun :) Bir şey daha öğrendik hem :)
    Ve bir adet ödülünüz var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. :) Geçti gitti çok şükür.
      Heemmen bakıyorum ödülüme. Bunun için de ayrıca teşekkürler. Sevgiler... :)

      Sil
  10. geçmiş olsun mimikli. iyiki finbromiyalji değilsin bir de bu açıdan bak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte bu! Bardağın dolu tarafı. Kesinlikle aynı duyguyu yaşadım öğrendiğimde. Hani Allah kulunu sevindirmek isteyince eşeğini kaybettirir, sonra buldururmuş ya, o hesap oldu benimkisi de. :)

      Sil

Eee, yorum yok mu? Hiç mi yok?! :(