Geçenlerde Çin diyarındaki maceralarımı ucundan
kenarından tattırma niyetiyle yazdığım bir önceki yazıyla ilgili yok çok kısa
olmuşmuş, yok resimler azmışmış mahiyetindeki serzenişlerinize istinaden buyrunuz devamı efenim. Azında kararında olsun dedimdi, lakin siz
kaşındınız. 😋 Bundan kelli de yok çok
uzattındı, yok çok mu lazımıdı babında lakırdılar duymayayım. Muasır
medeniyet seviyesine henüz ulaşamamış, no toilet paper, no hijyen temalı umumi Çin helalarında cırcırlara gark olasınız diye ilenirim, gözünüzün yaşına bakmam
ona göre… 😄 Bu vesileyle bir önceki yazıyı hala okumamış olup, bu içten ve de
tiskinç dileklerimin ne manaya tekabül ettiğini merak edenler, buyurunuz
efenim, buradan başlayınız derim nacizane: http://mimiklibocek.blogspot.com.tr/2016/09/cin-carpmas_3.html#more)
Madem öyle, geçen yazı kısa öz olsun diye es
geçtiğim, seyahate gitmeden önceki zaman dilimine bir dönelim izninizle. Efenim
seyahatten evvel bir önceki yazıda bahsettiğim, aman nasıl geçecek, acaba in mi
çıkacak, Çinli mi öpecek türü kaygılarımla bir hayli tebelleş olmam sebebiyle haliyle
pek de oralı
olmuyordum hazırlıklar konusunda. Hangi otelmiş, neredeymiş, hangi uçağın böğründeki kaçıncı kuş kadar koltukmuş, pasaportlar gelmiş mi gelmemiş mi, umrum değil. Hatta hiç gelmeseler bayram edeceğim içten içe. 😄 İşte tam da bu halet-i ruhiye içerisinde, mümkün olduğunca konuyu ignore edip, kendimi rahatlatmaya çalıştığım günlerden birinde, birileri kalacağımız otelin adını söyledi bir ara. Çok güzel otelmiş de, işte şusu busu varmış da vs. mahiyetinde. (Laf aramızda, kuvvetle muhtemel endişelerimle tebelleş olurken bir hayli düşmüş olan kulaklarımı otelin güzellikleriyle yeniden ayağa kaldırma motivasyonuyla konu açılmış olsa gerek). Her ne kadar üç maymuna yatıyor olsam da gıyabında methiyeler duyunca haliyle merakımı celbetti, bir girip bakasım geldi otelin sitesine. Hmm, güzelmiş gerçekten duyguları eşliğinde sitede dolanırken bir de ne göreyim?! Odalarda ütü varmış, ütü! Görmemle, daha önce orada kalmış olan arkadaşın yanına gidip gözlerimi pörtleterek "Odalarda ütü mü var gerçekten??" diye sormam bir oldu. Ve evet, varmış gerçekten. Yalnız zat-ı şahaneleri gözlüğünün üstünden gözlerini belerterek ütünün varlığını teyit ederken bir yandan da bir değişik sırıttı gibi de geldi hani. Ama üstüne olmadım tabii. Neyse dedim, müdürdür, ne yapsa yeridir, hikmetinden sual olunmaz ya neticede. 😋 Birileri sırıtadururken ben seviniyorum hala, bir anda kaygılarım falan hafifledi sanki ütünün sevincine. Aynı günün akşamı, eşimle otururken birden yine bu ütü meselesi aklıma geldi ve sevinçle paylaştım kendisiyle. Başka neler varmış otelde diye sordu haliyle ütü sevinciyle başı dönmüş şapşik hatununa. "Spa var, havuz, fitness, bizim damak
zevkimize uygun kontinental kahvaltı (ki Çinli kardeşlerimizin yerel kahvaltılarını görünce idrak ettim ki, en çok da buna
sevinmeliymişim halbüse), ayak masajı vırt zırt…" diye sıraladım. Bunun üzerine
eşimin "Ve sen bunca şeyin içinde en çok ütüye mi sevindin aşkım?!" cevabını
duymamla, gündüzki garip müdür sırıtmasını anlamlandırmam bir oldu elbette.
Gerçi her Türk kadının içinde fırsat kollayan, her an pörtlemeye hazır sinsi bir ev hanımı yattığını bilirdim içten içe de, yine de o an bir acılı idrak anı daha
yaşadım haliyle. Neyse ki her daim haklı iç sesim beni yalnız bırakmadı, çıkardı
pençeleri, başladı söylenmeye empatiksiz, ütü heyecanından bihaber karşı
cinslerine… 'Pıh! Çok da tın! Tabii her seyahatte yanında ütü
taşımak, sonra da o kendini ütü zanneden avuç içi kadar şeyle ütü yapmaya
çalışmak ne menem bir şey siz ne bilirsiniz?! Hayır ben sevinmiyim de kim
sevinsin evladım?? Hem neye sevineceğimizi sizden öğrenecek değiliz. Van minüt!
Bu burada kalmaz. İnadıma gider gitmez bütün kıyafetlerimi çatır çatır ütülümezsem
otelin kocaman ütüsüyle, oh sefam olsun...' hede hödö susmak bilmedi mübarek.
Benim bile kafam şişti yahu. Neyse ki dış sesim yine susmayı yeğlemişti de,
dediğine diyeceğine pişman edip, hayattan soğutmadım adamı. 😂
olmuyordum hazırlıklar konusunda. Hangi otelmiş, neredeymiş, hangi uçağın böğründeki kaçıncı kuş kadar koltukmuş, pasaportlar gelmiş mi gelmemiş mi, umrum değil. Hatta hiç gelmeseler bayram edeceğim içten içe. 😄 İşte tam da bu halet-i ruhiye içerisinde, mümkün olduğunca konuyu ignore edip, kendimi rahatlatmaya çalıştığım günlerden birinde, birileri kalacağımız otelin adını söyledi bir ara. Çok güzel otelmiş de, işte şusu busu varmış da vs. mahiyetinde. (Laf aramızda, kuvvetle muhtemel endişelerimle tebelleş olurken bir hayli düşmüş olan kulaklarımı otelin güzellikleriyle yeniden ayağa kaldırma motivasyonuyla konu açılmış olsa gerek). Her ne kadar üç maymuna yatıyor olsam da gıyabında methiyeler duyunca haliyle merakımı celbetti, bir girip bakasım geldi otelin sitesine. Hmm, güzelmiş gerçekten duyguları eşliğinde sitede dolanırken bir de ne göreyim?! Odalarda ütü varmış, ütü! Görmemle, daha önce orada kalmış olan arkadaşın yanına gidip gözlerimi pörtleterek "Odalarda ütü mü var gerçekten??" diye sormam bir oldu. Ve evet, varmış gerçekten. Yalnız zat-ı şahaneleri gözlüğünün üstünden gözlerini belerterek ütünün varlığını teyit ederken bir yandan da bir değişik sırıttı gibi de geldi hani. Ama üstüne olmadım tabii. Neyse dedim, müdürdür, ne yapsa yeridir, hikmetinden sual olunmaz ya neticede. 😋 Birileri sırıtadururken ben seviniyorum hala, bir anda kaygılarım falan hafifledi sanki ütünün sevincine. Aynı günün akşamı, eşimle otururken birden yine bu ütü meselesi aklıma geldi ve sevinçle paylaştım kendisiyle. Başka neler varmış otelde diye sordu haliyle ütü sevinciyle başı dönmüş şapşik hatununa. "Spa var, havuz, fitness, bizim damak


O yaban ellerde yediğim içtiğim, deneyimlediğim
her şeyin üstüne bir de şu jet lag meselesini tecrübeyle sabitledim ya, ölsem de
gam yemem bundan kelli. 😋 Hep duyar, okur, ama pratiğini yapmadığımdan, çok da
yerine oturtamazdım zira kendilerinin mahiyetini. Gerçi hiç öğrenmeyeydim
iyiydi ya, neyse… Ne menem bir şeymiş meğerse. Düşün, bütün gün hayatımızda
görmediğimiz nem ve sıcağın eşliğinde koşturuyoruz, kafa patlatıyoruz,
akşamları yemeklerden geri kalmıyoruz, e yanında da alkol eksik olmuyor
bittabii, kısacası yorgunluk diz boyu. Akşam dönünce o vaziyette atıyorum
kendimi king size yatağa, ohmis sabaha kadar uyku niyetiyle, gel gelelim saat
03:00, Mimikli bütün antenler full çeker vaziyette, gözler cin gibi ayakta.
Sağa dönüyorum yok, sola dönüyorum yok, biraz kitap okuyayım, uykumu getirir
diyorum yok, yok mübarek… Hayır o yatakta uyuyamamak nedir evladım,
yatağa hakarettir bir kere. Yan, çapraz her tür pozisyona müsait, gıdım
nazlanmamış, almış seni şefkatli kollarına sıcacık, uyu işte değil mi. Ama gel de
bunu bünyeye anlat. Sonraları aydım ki, oranın 03:00’ü buranın tam da benim en
cin gibi, en uyanık ve yaratıcı olduğum 22:00 civarlarına denk gelmiyor mu. Tabii ya! Mimikli’nin bunca senelik iflah olmaz yarasa vücut saati söz konusuysa,
Çinlinin king size yatağıymış, kuş tüyü yastığıymış, hükmü mü kalır. Neticede orada
olduğumuz bir hafta boyunca hepi topu bir gececik deliksiz uyku çekebildim kardeş.
Hal böyle olunca da son günlerde artık devrelerim yandı, şakülüm kaydı bittabii.
Artık toplantı esnasında İngilizce’den İngilizce’ye, Türkçe’den Türkçe’ye
çeviri yapar, sağımı solumu kapılara masalara sıkıştırıp, morartır hale geldim
son günlerde. Eee onca uykusuz, yorgun günden sonra beynin dikkat ve odaklanma
kısmısı sütlaca döndüyse demek…😊
Ama yok, bu da burada kalmaz. Siz bir dahakine görün
beni. Şimden gerü valize nevaleyi atıp, donanımlı gitmezsem. O koca yatakta
huşu içinde uyuma umuduyla gözünün içine baktığım uyku, köşe kapmacaya bağladıkça
çakmazsam Passiflora'yı Mimikli değilim. Görür o... (Umarım sıcak suyla halvetim
misali bu meretin de dibine vurup, hepten kendimi dağıtmam yalnız oralarda. 😕 Bir şey soracağım; işi şansa bırakmayıp bu Passiflora'yı alkolle alsam diyorum direkt,
sabaha kadar camış gibi uyur muyum ki acaba?? 😁)


Bir önceki yazıda bahsetmiştim acık kıt anlıyor ve
kendi dilleriyle mayalayıp yoğurdukları garip İngilizceyle o kıt anladıklarına bir hayli kıt da tepki veriyorlar diye, tam da dediğime
örnek bir tecrübemi de anlatıp, bu seferlik konuyu kapatayım hayırlısıyla.
Efenim bir akşam geç vakit otele döndük. O gün de o bahsettiğim umumi
tuvaletlere gideceğime tutarım daha iyi dediysem demek, nasıl sıkışmışım
söylemesi ayıp (söylemesi niye ayıpsa artık...). Kendimi odaya atmak için
canımı vereceğim, o denli bir hacet halindeyim. Lakin kartı gösteriyorum
gösteriyorum açılmıyor namussuz kapı. Tersten, düzden ne denesem ikna olmadı mı üstüne. Teknolojiye ağız dolusu tükürme de dur. Nasıl çaresiz ve zihnisinir bir haldeyim. Gerçi şimdi, iş işten geçtikten sonra
akıl ediyorum da, anahtar peşine düşmeden önce gitsene be güzelim lobideki tuvalete, bir kendine gel önce de, sonra layıkıyla cebelleş
bari resepsiyondakilerle değil mi ama?! Yok işte, hiçbiri aklına gelmiyomuş bazen insanın. İlkel
ihtiyaçlar zuhur edince beyin nasıl devre dışı kalıyorsa demek. Neyse, bir hışım
indim resepsiyona kapıyı ne yapsam ikna edemeyince. İndim inmesine de, o da ne?! Bir koca pide kuyruğu olmamış
mı resepsiyonun önünde, ulaş ulaşabilirsen mal müdürü resepsiyoniste. Dokunsalar
ağlayacağım artık o derece. Derken yan tarafta o ara kimseyle ilgilenmeyen, öyle yedek lastik gibi duran bir resepsiyonist gördüm. Koştum hemen, durumu
anlattım, hani alır da iki dakikada kartı halleder verir diye safça bir umutla.
Kinaver gözlerini belerterek o çingçong ingilizcesiyle demesin mi "Şu sıraya
gireceksiniz" diye. 'Nasıl yani, bu koca check-in kuyruğuna mı giricem bir kıçı
kırık anahtarı değiştirebilmek için?! Bir de öyle gözlerini belertip kafamı
attırma, tükürür kaçarım bak, o olur!' diye içimden geçtiyse de, yapmadım tabi, içimde bıraktım. 😒 Bir ben var benden içerü ki, akıllara zarar; gevezenin,
cadolozun feriştahı mübarek. Neyse ki içimde, dışımda değil. Bu sayede bu ekmek beyinli kızçeyle didişeceğime geçtim
resepsiyonun önündeki kuyruğa, sıranın arkasından önüne kadar teeek tek
müşterilere yanaşıp "Check-in mi yapacaksınız, yoksa zaten müşteri misiniz? Benim
sadece anahtarım bozuk, izin verir misiniz?" sorularıma, çizmeli kedi
bakışlarımı ve en bir şeker duruşlarımı da ekleyerekten ilerledim azimle. Böyle
böyle bir çırpıda ulaştım resepsiyona ve üst aklımı altıma kaçırmaya ramak kala anahtarımı
aldım şükürle. Almamla da odaya fırlamam ve kendimi tuvaletin şefkatli
kollarına teslim etmem bir oldu elbette. Ve aynı anda, aşağıdaki pide
kuyruğunda şu aciz bedenimin çaresizliğini hissedip, yol verme nezaketini
gösteren büttüüün çekik gözlü saz arkadaşlarıma minnet duygularımı ve
sevgilerimi göndererekten cenneti gördüm hayırlısıyla... 😉
**********************************
Not: Paylaşımları lütfen copy/paste ile değil, alttaki butonları kullanarak yapalım. :)
:)))) muhteşemsin canım yaaa nasıl bir içten yazmışsın gülerken yaş geldi gözümden:))) tecrübelerin hepsini birden bir kere de tamamlamış gibisin. 27.cı katta biriyle göz göze gelmek:))))) o kuyruk da eyvah mı ki derken neyse sen kadar ben de rahatladım çarşı karışmamış önemli olan bu:))
YanıtlaSil:) Çok sevindim gülmene, keyifle okumana. Teşekkür ederim.
SilYalnız tecrübelerin hepsini bir kerede tamamlamış mıyımdır çok emin değilim. Önümüzdeki ay sanki daha çetrefilli bi seyahat bekliyo gibi. Du bakali noolcek... ;)
27. kattaki amca sahnesini bir filmde izlesem, abartıyolar derdim itiraf edeyim. :D
Sevgiler kocaman... <3 :*
Çin' den soğudum desem yeridir:) Pek bir maceralı seyahat olmuş. Paylaşım için elinize sağlık.
YanıtlaSilYapmayın yaa. Soğutmak için değil, ısıtmak için yazdıydım oysa ki. ;) Ama tabi balgam, tuvalet vs. dalınca konulara olduğu gibi, olacağı buydu. :D Sonuç itibarıyla hatırladıkça gülümsediğim, iyi ki gitmişim dediğim bir seyahatti herşeye rağmen.
SilSaygılar... :)
Ay mimikli böcek bir daha gitmeyi gerçekten düşünüyor musun, şaka mı?:)) ay ne diyeyim evlerden uzak olsun bedava deseler gitmem yani:)) cam silici olayı da film gibi:)))neyse ama ömründe yurt dışına gitmemiş biri olarak şunu düşündüm en azından ta Çin'e gidip görmüşsün, o da bir şeydir.
YanıtlaSilSevgiler:)
:D Yok bücürüküm, benim fikrim değil bi daha gitmek, işle ilgili. Hal böyle olunca da korkarım önümüzdeki ay yine çingçonglara sürükleniyorum. :D Artık debelenmiyorum en azından, akışa bıraktım napim. Bakalım bu sefer ne cins çin kardeşlerle ne tür tecrübeler yaşıycam diyorum.
SilSonuç itibarıyla çok keyifli bir seyahatti, herşeye rağmen. Diyeceğim o ki, bedava verirseler git. :) Bana da hep öyle diyolardı, yüzümü ekşitiyodum gitmeden önce. Ama şimdi iyi ki gitmişim diyorum.
Öptüm bücürükle seni kocaman. :* <3
Bilinenin aksine, şemsiyenin yağmurdan değil de güneşten korunmak için icad edildiğini savunan bir yazı okumuştum :) Eğlenceli bir paylaşım olmuş. Kaleminize sağlık. Sevgiler
YanıtlaSil:) Üzgünüm önceki yorumun akıbeti için bi'blog. Teşekkürler yeniden.
SilBu dediğinizi hiç duymamıştım. Belki de öyledir gerçekten, ki Çin'deki manzaraya bakılırsa olabilitesi yüksek bir teori. Teşekkürler bu bilgi ve beğeniniz için. Sevgiler benden asıl. :)
Hiç problem değil. Yorumuma değer verip geri bildirmeniz çok hoşuma gitti. Blog dünyasında sıcak insan çok gibi ama bu kadar samimi ve özenli davranan gerçekten sınırlı. Sevgilerimle :)
SilNe demek, elbette çok değerli yorumlarınız. Ve teknolojik bir abukluk yüzünden de kimsenin yanlış algılamasını, üzülmesini istemem. Hele ki değer görüp, yazılarımı okumuş ve üşenmeyip yorumunu yazarak değer katmış birilerinin. Ve son cümleniz gerçekten çok isabetli ve içten. Aynı fikirdeyim. Öyle düşünmeniz mutlu etti. Teşekkür ederim. <3
SilSevgiler... :)
:) Harikasın! Ben de Çin hakkında böyle ayrıntılı ve eğlenceli yazılar okumamıştım:)
YanıtlaSilCam silen adama denk gelmek de ayrı bir şans. Çok güldüm:) Ben ne yapardım acaba öyle bir durumda:) Bir de bir şey diyeceğim, "adam bakmadı" diyorsun ya? Bakmazlar anacığım. Bizimki gibi ülkelerde olur o ancak.
Ha bir de... Ütü önemli:) Sana sonuna kadar hak veriyorum. Gezilerde, hele hele iş gezilerinde çoook önemli:)
Öpücükler kocaman.
Veee Estonya güzelimiiz, hoşgeldin. ;)
SilEminim cam silen adamın karşısında aynı şapşiklikle kalırdın. :D Ve haklısın, o bakmalara, sarkmalara hak görmeler ancak bizim gibi ülkelerde olur. Bu açıdan bakmamıştım. Rahatladım bak şimdi. ;)
Oh yaaa, ütüyle aramızdaki maneviyatı anlayan birileri, oh! Seni seviyorum! :) Ve aynen kocaman öpüyorum. <3
Hahahaha. Kanada'da otelde ütüyü gördüğümde bende aynı tepkiyi vermiştim, erkek milleti işte ne anlasın bizi :D
YanıtlaSilFransa'da da kahvaltıda kurufasülye vardı. Ama senin saydıklarını duyduktan sonra o pek masum gözüktü gözüme.
Yalnız ne uluslararası bi insan olduğumu da gözler önüne serdim ya havamı yiyim. Ay ben ilk defa kırk yaşımda çıktıydım yurt dışına, kırk yılda bir deyimini sonuna kadar hakkettiydim orada :D Bırakın accık anlatiim işte yaaa, nolur :D
O halde duygularımı en iyi sen anlarsın Handaanım nedir, nasıl bir şeydir o ütüyü otel odasında görmek. Oh, hakket kendimi daha iyi hissediyorum benim gibilerin var olduğunu görünce. Kendimi ütü gezegeninden gelmiş de memleket hasretiyle tutuşan bi uzaylı gibi hissettirdiler bu erkek milletiler yahu?! :D
SilKurufasülye de iyiymiş yalnız Handan. Yiyebildin mi bari?! :D
40 yılda bir deyip de programlama ama kendini hindi. Bir sonraki 80'ine tekabül ediyo netekim. Sildim onu ben. İptal iptal. Yılda bir idi o aslında. ;)
Höpüldünüz efenim. :*
ay yine gülmekle , ıyyy ama yaa nidaları arasında okudum , harika yazıyorsunuz , kelminize sağlık :D
YanıtlaSilTeşekkürler Kitap eylemi. Beğenmenize sevindim. :) Sevgiler. <3
SilÇini görmüş kadar olduk :) hatta yaşamış olduk :D gerçi cam silen amca olmasa da olurmuş. Gerçekten o kadar yüksek bina kirlense ne olur kirlenmese ne olur?
YanıtlaSilOh ne güzel, yaşamış kadar edebildiysem. ;) Napsın işte, o da onun ekmek kapısı kardeş... :)
SilÖyle tabii :)
SilMerhaba, kahve var demiştiniz :)))
YanıtlaSil:D :D Harikasınız! Olma mı?! Yanımda yamacımda olduğunuz sürece kahvenin her türlüsü her daim var. ;) Ama ben de gelince çay may istemem ona göre, ille de kahve, ille de kahve. :)
SilSevgiler...
ııı... Yemek kısmısı fena ama :)))
YanıtlaSilYine de Çin'i v.s ülkeleri görmeyi çok istiyorum. Ama en çok Hindistan ve Mısııııır :)
Umarım tiz zamanda erersin muradına. ;) Yalnız Hindistan ve Mısır dedin canımı yedin mirim. Zira korkarım Çin'e gitmeden önceki önyargılarımdan da beter önyargılıyım özellikle Hindistan'ın pisliği vs. ile ilgili. Neyse, bi gün gitmem umarım. :P Sen git benim yerime de, sonra da yaz bloğunda ballandıra ballandıra e mi. Sevgiler kocaman. :)
SilBenim bildiğim uzak doğu ülkerinde kilo almamak için bilerek istifra ediyorlar , belkide öyle bir anlarına denk geldiniz , anlamıyorum ben bu çekikleri .
YanıtlaSilAaa? Hiç duymamıştım. Gerçek olabilir mi ki?! Ama benimki malesef öyle bir an değildi. Bildiğin dediğim şeydi, bıykh! :/
SilSevgiler... :)
Bizdeki kahvaltı kültürü hiçbir memlekette yok. Ben de Dubai'de şaşkına dönmüştüm:) Sabah kahvaltısında binimum sakatatlar... Sabah sabah ağır kokular. İçim fena olmuştu:D Çok keyifle okudum... Sevgiler...
YanıtlaSilNeeyyy?! Sakatat mı? Neyse ki o kadarını görmedim. Bırak sabahın körünü, herhangi bir öğünde bile yüreğime ağır gelen türlerden olur zira kendileri. :/
SilTeşekkürler Persephone, beğenmene sevindim. Sevgiler benden asıl... <3 :)
ay ne keyifli anlatıyorsun sen bunları keşke videoya çekip anlatımınla youtube a koysan :)
YanıtlaSil:D Demirkadın, süpersin! Teşekkür ederim beğenin için. Yalnız bi youtube'a el atmadığım kaldıydı diyceeem, ona da attım sanırım bambaşka konularda da olsa ucundan. ;) Merak edersen buyur burdan bak. ;)
Silhttps://www.youtube.com/watch?v=7n1FrD9sHRw
https://www.youtube.com/watch?v=DoLlcda3XOs
Heytt beee o ses ne dileeeek:) masallah bayildiiiim.harikaaa. Ay mimikli assolistmis yahu cok opuyorum^.^
Sil:D Assolist. :) Gerçekten çok tatlısın, çok gülüyorum içinden geldiği gibi attığın yorumlarına. Teşekkür ederim bi daha, bi daha. <3
SilBununla birlikte, ses, yorum vs. diye değil, youtube'a da bi atsan falan deyince, 'ayıpsın, atmadım değil mirim?!' babında dediydim. ;) Yine de beğenmene sevindim elbette. Teşekkür ederim. <3
İyi geceler... :)
Ütü heyecanına yıkıldım gülmekten. Perdelerden sonra yan odalarda kalanların kıyafetlerini ütülemeyi düşünmüş olmamana şaşırmadım değil :D
YanıtlaSil:) Düşünmediğimi kim söyledi ki?! Hatta ben ütüye okkaa bayram yapınca, o gözlüğünün üstünden bi garip bakan zat'ı muhterem 'benim gömlekleri de veririm madem, bu kadar sevindiysen' gibi bi laf etmişti gitmeden, perdeden sonra bi koşu gidip istesem mi ki dedim yani. :D :D
SilUtuyu ben gibi seven biri daha, ne guzel diye dusunurken, sukutu hayale ugradim. Acaba yazinin devamini okumasamiydim:))
YanıtlaSilYalniz, sahane bir yazi olmus, ani birebir yasadim seninle. Hatta tuvaletin sevkatli kollarini bile. Nasil bir duygu gecisi sagladiysan artik!!! :)))
Onceki yazini yarin aksam okuyacagim. Bu guzelligi bir gecede heba etmek, yazik olur. (Caktirma bu kadar mutlulugu bunye kaldirmaz:)))
Sevgiler en kocamanindan...
Oyyy, ütüyü seven demek. Keşke benim yakınlarımda olsan, can ciğer kuzu sarması olsak, ben sana şarkılar söylesem, sen de benim ütülerimin ucundan tutuversen ne kadan şahane olur. ;)
Sil:) Yaşamış gibi hissetmene çok sevindim. <3 O zaman en sondaki huzura erme anını da doyasıya yaşamış, cenneti tatmışsındır. ;)
Harikasın yalnız. 'Bu güzelliği bir gecede heba etmek yazık olur' ifaden eritti, bitirdi Mimikli'nin yüreğini. <3 Beğenisini böylesine farklı ve özel ifade edendir aslında 'güzel'. :) <3
O kocaman sevgiler benden. :* <3
Ne kada da tiksinçli, bi o kada da eğlenceli, şeker, şapşik bi yazı olmuş (bizim evde şapşik on numara iltifat sözcüğüdür bilesin ;) )
YanıtlaSilDiğer yazılarına da bi bakıyım.
:) Teşekkür ederim, şapşiklik mertebesine layık görecek kadar beğendiğin için. Zira sevdiğim, içimi ısıtan şeyler için kullandığım bir ifade olur genelde kendileri. ;)
SilE zahmet olmazsa bak tabi. :P :)
Sevgiler...
Çin ne ilginç bir ülkeymiş :D Zorlu, 'burası survivor, burda her şey gerçek' havasında geçen günlerin, eğlenceli anılara dönmesi ne güzel şey yahu :D
YanıtlaSilDi mi?! 'Meraklanma, geçince bi şey kalmaz' dedikleri bu oluyo zaar. Geçince komiklikleri kalıyo bi. :) Neyse ki...
SilSevgiler. <3
Bu arada seni MİM ledim. Yapmadıysan ve yapmak istersen beklerim. https://turgayaksoy.blogspot.com.tr/2016/09/bloggerlife2-mim.html?showComment=1476216524793#c2621825946471802888
YanıtlaSilOyyy, mimlerle de aram pek şahanedir. :P Eski yazılarımdan bilenler bilir. ;)
SilYalnız mimlerle aramızdaki hukuk bi yana, 'en çok beğendiğin, okumaktan bıkmadığın, kaliteli yazılar yazan kendine has bloglar' arasına beni de layık gördüğün için çooook teşekkür ederim. Gerçekten çok mutlu oldum. <3
İzin verirsen ben bu mime uygun bir zamanda bakayım bi. Şu an saat 00:37 ve gözümden uykular, sızmalar akıyo. :) Bu halde bile mutlu edebildin ya yalnız, büyüksün mirim. :)
İyi geceler, sevgiler... :)
Bir, ki, üç, mimmmmm!
YanıtlaSilMimledim seni mimikli böcek. Son yayınıma bakar mısın bi ;)
Oy anam, son günlerde mimleyen mimleyene. Çok mu ortalıkta dolandım ne?! :)
SilÇok teşekkür ederim mimin için. Her ne kadar mimlerle aram pek iyi olmasa da, düşünülmek güzel. Gidip, bakayım o halde. Ama cevaplayamazsam kızmazsın umarım. Değer vermediğimden değil, çok zamanım olmadığındandır bilesin.
Tekrar teşekkürler. Sevgiler. :) <3