3 Eylül 2016 Cumartesi

Çin Çarpması


İstemediğin ot başında bitermiş ya hani, işte tam da adı geçen otun, her nasılsa bütün başımı kaplamış olduğu gerçeğiyle yüzleştim birkaç hafta önce. Kendi başımda bitmiş olmasa, başkasından duysam inanmazdım kuvvetle muhtemel. Şöyle ki; eşimle sohbetlerimiz esnasında laf dünyayı görmeye, gezip tozmaya geldiğinde ben hep Uzak Doğu ve Arap ülkeleri meraklısının olsun, şu dünya gözüyle hiç mi hiç görmek istemediğim yerler olur zira kendileri, ama n'olursa olsun, Avrupa benim olsun derdim. Ve derken de hiç, ama hiç gideceğimi de düşünmez, içim gayet rahat, tuzum da kuru bir şekilde bugüne kadar olduğu gibi, bundan kelli de hep Avrupa civarında takılacağımı sanırdım. Herhalde istemediğim bir yere kimsenin beni sürükleyeceği de yoktu, değil mi ya?! Hiç!!

Hiç de öyle değilmiş oysa kazın ayağı. Zira hayatın kendi planlarının yanında, bizimkiler bazen sivrisinek vızıltısı kadar cılız kalabiliyormuş işte. Vesselam hayatın benimle ilgili de ilginç planları varmış meğerse. Şöyle ki, kısa bir zaman önce, eski işim olan dış ticaret pozisyonunda bir
iş, süslü püslü bir tepside, kılımı bile kıpırdatmadan, hazır pişmiş önüme geliverince bir tanıdık marifetiyle, başta endişeyle yaklaşsam da, neticede az da olsa aklı başında bir insan kişisi olarak haliyle sıcak baktım ve bir anda kendimi pek bir özlemiş olduğum meşgalelerin içinde buluverdim. Bu pozisyon vesilesiyle, aslında işi kabul ederken hiç de hesapta olmayan başka bir görev de az gönüllü, az gönülsüz de olsam netice itibarıyla bana kilitlenince hayırlısıyla, bir de baktım ki birkaç hafta sonra Çin'e gidiyormuşum meğer sayın seyirciler. Böyle bir çırpıda anlattığım gibi oldu bitti vallahi herşey, abartısız. Oldu olmasına da bende bir telaş, bir endişe, aklıma geldikçe heyheyleniyorum, ateşleniyorum bir güzel. 😊 Zira malumunuz, bu Çinli kardeşlerimiz hakkındaki rivayetler muhtelif, yemeleri içmeleri, kültürleri babında. Üstelik sadece Çin'e gitmek değil ki heyecanın tek müsebbibi. İşle ilgili bilinmezler de diğerlerine eşlik edip, hep birlikte halaya durmadılar mı günlerce, tam insanın yanağını, gözünü seyirttiren türdendi halım vesselam. 

Neticede günler çabucak geçti her zaman olduğu gibi ve bir baktım ki Shanghai'de, Çinli şirin arkadaşlarla birlikteyim. Şirin diyorum, çünkü zaten bizimle ilgilenen arkadaşın yüzünü gördüm, dakika bir gol bir, oh dedim, bununla her yol Bağdat. Böyle şirin şirin anlaşır gideriz biz. 😊Gerçekten öyle de oldu. Bir hafta boyunca sanki kırk yıldır tanışıyormuşuz gibi uyum içinde çalıştık hamdolsun. 😋 Akşamları muhabbet de pek şahaneydi üstüne. E bundan iyisi Şam'da kayısı. Gel gelelim, totosunun dibindeki meselelerle ilgili bile diyecek on yüz şey bulan Mimikli teee Çin'lere gider de parmakları durur mu? Durmaz elbet. Durmaz ki, kendisinden sonra gidecekler de aynı endişeleri yaşamasın, olur olmaz yorumlara bakmasın, kapsın bavulunu neşeyle gitsin hayırlısıyla. E hadinin o zaman...

Öncelikle şunu peşinen söyleyeyim, sizden önce Çin diyarına gitmiş arkadaşlarınızın tamamen iyi niyetle, "aman ha aç kalırsın, konserve götür, fındık fıstık, atıştırmalık ne götürsen orada makbule geçer, karnını doyurursun. Nitekim yiyecek bir şey bulamayıp, otele aç bilaç döneceksin!" uyarılarına kulak asmayınız. Ben de az kalsın alacaktım söylenenlere uyup, zaten kendim kadar olan valizimi iki katına çıkaracak, dönüşte elimi bile sürmeden hepsini geri taşırken de muhtemelen akıl veren arkadaşlara bolca sevgilerimi gönderecektim. Neyse ki birlikte gittiğimiz ve benim acıkınca nasıl bir şeye dönüştüğüm konusunda iyi kötü duyumlara sahip, Çin konusunda da tecrübeli zat-ı muhteremlerden biri, almamam konusunda uyarıp, "seni aç bırakır mıyız?!" deyip garantiyi de verince, teslimiyet içerisinde gittim gözümü karartıp. İyi ki de! Zira bırak aç kalmayı kilo alıp dönmedim mi sana! 😳 Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Diyeceğim o ki, Çin'de afiyetle yenilecek ne çok şey varmış mirim?! Yalnız peşinen diyeyim, o sofraya gelmeden az evvel arkadaşlarıyla takılırken seçilen bol bacaklı, kımıltılı şeylerden; kaşıyla gözüyle, bütün endamıyla pişirilip getirilen ve sofrada melul melul gözünün içine bakıp, işi ajitasyona bağlayan ördeklerden, domuz dili, bilmem ne şeysi falan yemedim. Hiç o toplara girmedim işin aslı. Ama yiyecek başka bir dolu şey buldum o ayrı. 😉

Bir kere o dönen masa şeysi var ya, döndükçe yediriyor gavurun icadı. Bir ayar tutturamıyorsun, porsiyona bağlayıp neticelendiremiyorsun işi. Hele bir de birlikte olduğunuz ev sahibisi arkadaş bizimki gibi empatisi gelişmiş ise ve acaba ne severler diye gözünüzün içine bakıyorsa yandınız kardeş. Binbir çeşit, hayatında görmediğin mantarlar, etler, balıklar, otlar sofranın ortasında döne döne hipnotize ediyor, neyi, ne kadar yediğini sapıtıyorsun bir yerden sonra. Bir de o tüylü müylü, ne idüğü belirsiz garip otları haşlayıp, bir nefis soslara buluyorlar mı sana. O ilk başta yüzünü ekşitmemeye çalışarak baktığın tüylümsü otu yemeye doyamıyorsun günün sonunda. Demek ki neymiş, zevahire aldanmayacakmışsın, n'olursa olsun, bir yudum tadacakmışsın mirim. 😉 O değil de, zaten o sosa neyi bulasalar yedirirler hani, öylesi lezzetli mübarek. Artık hazırlarken hangi böceğin sağ bacağıyla, hangi yılanın sol gözünü blenderdan geçiriyolarsa... 😁

Yemek konusunu kapamadan bir de Çinli kardeşlerimizin yeme alışkanlıklarına da dokundurayım diyorum, zira ilk günler bayaca 'acaba bilmeden mi, kasti mi yapıyor?!' diye çaktırmadan izlemişliğim oldu. Mevzu şu ki bu şirin kardeşler yemeği ağızlarını kapamadan, şapur şupur yiyollaa. 😊 Ama ne, tok olsan, az seyredince acıkırsın, o biçim. Sonradan öğreniyorum ki, meğerse Çin kültüründe ağzını kapayarak, ses çıkarmadan yemek, sunulanı beğenmediğinin göstergesiymiş. Şapır şupur yemekse beğeni ve minnetin ifadesi. Döndükten sonra öğrendim gerçi, ama olsun. Vay anasını dedim sebebini öğrenince. Bir anda üçüncü gözüm açıldı konuyla ilgili. Hani niye yaptığın, ne yaptığını dövermiş ya, o hesap oldu Çinli kardeşlerin şapırtısı da. Ama yok, bu burada kalmaz, daha bunun rövanşı var. 😉 Madem öğrendim, siz bir dahakine görün beni. Sofrada bütün benliğimle ifade edeceğim beğenimi. Çin sofra adabına çok fena sardırıp, herkeşi kendimden tiskindirip, soğutmazsam bana da Mimikli demesinler.😄

Bir de bir dahakine kadar şu dil meselesini de çözeyim diyorum. Dil derken, Çince veya bizim normal İngilizceden bahsetmiyorum sevgili kardeşim. Şöyle ki, bizim burada önüne gelen ilk apaçi ruhlu, beyaz çoraplı orta terk vatandaşa bile sorsan İngilizce "tuvalet nerede?" diye, anlar, anlatır çat pat bir şeyler. Çin'de ise yok öyle bir dünya. Neredeyse kimse İngilizce bilmiyor sokakta, restoranda, takside vs. Otelden eline tutuşturuyorlar bir kart, üzerinde Çince "beni şuraya götür/ buradan getir/ abi kurbanın olayım beni kaçırıp böbreeemi çalma, kötü kalpli Çin adamlarına verme" vs. diyen, onu gösterip iş görmeye çalışıyorsun yolda belde. Olayımız budur yani. Biri anlatsa inanmayacağım ilginçlikte vesselam. Ha velev ki buldun İngilizce bilen (otel resepsiyonunda falan hani, öyle sokakta değil, rahatlama hemen!), onunki de Çince İngilizce oluyor zaten. Anlaş anlaşabilirsen. Bir otel giriş formalitesi kağıdını üç buçuk saatte anlatıyor, ve sen de anca anlıyorsun kaşın gözün seğirirerekten. Neyse ki yanımdaki zat-ı muhterem bu konuda da uyarmıştı da te başından, 'Eyvahlaar olsun, beynimdeki İngilisçe kısmısı yanmış, uçmuş!' diye velveleye vermedim işi. Ve neyse ki, bizi misafir eden Çinli kardeşim de bizim gibi konuşuyordu da, kendi aramızda gayet de ahenkle anlaşabildik sorunsuz.


Şimdi bu Çinliler tuvaleti bile anlamıyor İngilizce dedim ya, yeri gelmişken ucundan detayına gireyim de, aranızda giden eden olursa, donanımlı gitsin bari. Şöyle ki, bu Çinli kardeşlerimiz tuvalet ve hijyen konusunda yemek kültürlerinde olduğu kadar gelişmiş değillermiş meğerse. Tuvaletlerin hijyenden bihaber hallerini geçtim, çıkışta elini yıkayabileceğin sabun, havlu vs. hak getire! Kim kaybetmiş de sen bulasın. Sadece su var lavabolarda. İyi de, öylesi hijyen fukarası tuvaletlerden sonra sadece su da yetmiyor ki mirim temizlendim diyerek içine su serpmeye. 😕 Vesselam gün içinde teşaşürünü gidermek için ya yanında sabun falan taşıyacak, ya da koca gün tutup, otele döndüğünde cenneti bulacaksın. Durum bundan ibaret. Yoksa benim gibi, çantanın ucube köşelerinde aylaaardır dolaşmaktan kendinden geçmiş Hacıoğlu Lahmacun'un kolonyalı mendillerini öpüp başına koyar, daha nerelerini nerelerini sileceğini bilemezsin sevinçten. 😄

Çin ile ilgili yazacak çok malzeme çıkar da, sonra çok uzun yazdın, az uzun yaz falan dersiniz 😊, iyisi mi geleyim asıl başlığın neden öyle oluşuna. Öyle ya, böylesi keyifle yazılan bir yazının başlığı neden Çin Çarpması ola ki, değil mi yani? Şimdi efenim şöyle, bu Çinli kardeşlerimiz toplantı esnasında falan öyle bizim gibi kahveye çaya abanmıyolarmış. Zaten kahve diye bir şeyden neredeyse bihaberlermiş. Onun yerine doldurup doldurup sıcak su içiyorlarmış meğerse. Gerçi biz arada şehla bakışlı, utangaç memurenin ikramıyla kahve vs. içebildiysek de, toplantıyı fazla bölmeme isteğimizden mi, yoksa önümüzde sürekli hazır bulduğumuzdan mı bilinmez, bir içelim dedik bir ara şu sıcak su içeceğinden. 😊 Üstelik pek de fena bulmadım hani şahsen. Hal böyle olunca da içimden geldikçe içtim mirim toplantı boyunca. Fakat içimden ikide bir gelen şeyin sonucunu kestirebilseydim, zinhar gelmesine izin verir miydim, o ayrı. Zira bütün gün sıcak suya abandığımın ertesi günü bir karın ağrısı geldi mi birden, sarardı mı rengi ruhsarım. Bekliyorum geçmiyor, bir şeye de benzetemiyorum. Neyse ki o neye benzediğini gayet net ifade etti çok da merakta bırakmadan. Hülasa Mimikli, sıcak su kürüyle motoru bir güzel bozmuş efenim yaban ellerde. Güler misin ağlar mısın. Hayır bir de bilmiyorum ya ondan olabileceğini, ne yedim içtim, düşünüyorum sürekli, çözemiyorum bir türlü. Tecrübeli Çinli kardeşim meseleyi öğrenince demesin mi "Sıcak su içme o kadar. Vur dedik, öldürme. Cıcığını çıkardın dünden beri. Deli gibi abandın, cırcır oldun. O değil, fabrikada içme suyu da bırakmadın gözünün çapağını yediğim!" diye. 😄 Demedi elbet de, diyeydi yeriydi hani.

Diyeceğim o ki, siz siz olun, öyle buldumcuk delisi gibi kahve yerine sıcak suya abanıp, motoru bozup, yaban ellerde kendinizi madara etmeyin. Efendi gibi gidin, gelin. Çin sizi çarpmasın, siz Çin'i çarpın. Muhtaç olduğunuz kudret, damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur! Hadi canım, hadi ciğerim... 😋

Gelirken de bana bir şişe Çin rakısı getirin, iki saattir anlatıyoruz şurada, hep sizin için... 😄😉

 **********************************
Not: Paylaşımları lütfen copy/paste ile değil, alttaki butonları kullanarak yapalım. :) 

60 yorum:

  1. Çok eğlenceli bir yazı olmuş. Ne güzel gezmişsiniz. Sadece sıcak su içmeleri de ilginç. Tabii o kadar nüfusa kahve mi yetişir :))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. :) O kadar nüfusa kahve mi yetişir... :D Hiç öyle düşünmemiştim. Süpersin! Sevgiler. :)

      Sil
  2. Şahane anlatmışsın. Demek ki büyük konuşmamalı:) Bi anda buluverirsin kendin Çin'de:) Neyse güzel geçmiş, sevindim... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Persephone. Sevindim beğenmene. :) Ha şöyle, bak ders alınmış. Demek ki neymiş, küçük konuşacakmışızzz. ;)

      Sevgiler benden. <3

      Sil
  3. Çok eğlenceli bir anlatım olmuş :)) Sevgiler...

    YanıtlaSil
  4. Sunulan yemekleri beğendiklerini o şekilde göstermeleri çok ilginçmiş doğrusu. Gülümseten, eğlenceli bir yazı; kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de çok ilginç. Döndükten sonra öğrendim işin kötüsü. Ne de güzel şapırdatacaktım oysa ki. :D

      Teşekkür ederim. Eğlenmenize sevindim... :)

      Sil
  5. Benim bu ziyaretlerim bilindiktir, yorumundan sonra bir tıkla hooop buradaydım.Keyifle okudum ve güldüm.Yalnız bu P,D gibi harfleri hala öğrenemedim, ah gençliğim...Kızıma sordum aralarda, dil çıkartmak, gülmek...Tekrar sorunca ''Söyledik ya...'Saygısız dedim(Bu arada kırk beş yaşında cevap verse hakkı)Çok güzeldi anlatımın, bilgimiz oldu.Çin'den oldum olası ürkerim.Anlattığın için şirin geldi.Sevgilerimle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 'Keyifle okudum ve güldüm.' cümlen yaşarken olduğu kadar mutlu etti. Teşekkür ederim. <3

      Mimikleri kızına sormana da içim ısınarak gülümsedim. Çok içtensin ve en sevdiğimdir kendileri... ;)

      Dediğim gibi, ben de oldum olası ürker ve hiç gitmeyeceğimi düşünürdüm. Ve fakat, doğru zamanda, doğru kişilerle gitmeni umarım canı gönülden. Benim için öyle oldu, önyargılarım yerle bir gördüğün gibi. ;) Daha güzel anları yaşamanı dilerim.

      Sevgiler benden... <3

      Sil
  6. Süpersin canımm yaa bu yazıdan tek bölüm kısa film çıkar inan bayıldım anlatımına, anlatırken yaşat bize derler ya yanında gibi hissetim kendimi:)))) sıcak su içtim bolca dedikçe nben de eyvah eyvah diyorum benim eyvah gerçekleşmiş zaten:))))
    çok keyifliydi eline sağlık canım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de yorumuna bayıldım. <3 Çok teşekkürler. Ne güzel öyle hissetmiş olman, mutlu ettin. :)

      Yalnız demek sıcak su meselesini biliyodun. :D Ne güldüm yorumunu okurken. Cahillik işte, naparsın. :D Ama artıkın öğrendim. Daha da abanırsam... ;)

      Sevgiler kocaman. <3 :*

      Sil
  7. Farklı bir kültürü deneyimlemek ne güzel. Ben çekinsem de gitmek isterim mesela Çin'e:) Çok keyifli bir yazı olmuş, gidersem dikkate alacağım:)
    Farklı bir ülkeye daha önce gidenlerin acayip acayip söyledikleri yok mu? İnanın hiçbirini dikkate almıyorum. "Orada bir şey yok ki, sıkılırsın" , "Yiyecek şey bulamazsın" en huylandıklarım. Gezdiğim yerlerde ne sıkıldım ne de aç kaldım çok şükür.
    Yazının devamı gelecekse tekrar keyifle okurum:) Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, tecrübeyle sabit ki daha önce gidenlerin dediklerini çok da takmamak lazımmış. En azından olumsuz şeyleri takıp, büyütmemek belki. Neticede herkesin beklentisi, algısı farklı.

      Teşekkürler. Beğenmene çok sevindim. Yazının devamının gelmesini ben de bekliyorum. ;) Zira çok uzun ve sıkıcı olmaması için birçok şeyi eledim. Velev ki tembellik edip yazmadım, en geç bir sonraki seyahatten sonra şişimi indirme ihtiyacım tavan yapar kuvvetle muhtemel. :D

      Sevgiler benden... :)

      Sil
  8. Çok çok çok keyifli olmuş bu yazı, ellerine sağlık! Bir şeyi hiç istememek de çok istemekte olduğu gibi ters etkilere sahip olabiliyor işte. Hayat seviyor böyle ters köşe şakalar yapmayı :) Keşke daha fazla fotoğraf olsaydı, bayıla bayıla bakardık onlara da.
    Sevgiler kocaman! :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten öyle galiba. Çok istemek de, hiç istememek de yoğun enerjiler sonuçta ve sanırım birşeyleri tetikliyor. Neyse canım, hiç istemediğim böyle şeyler gelsin gele gele başıma, oh hayat bana güzel. :D

      O zaman bir sonraki yazıda biraz daha fazla fotoğraf koyarım. Bu yazıyı makul uzunlukta tutabilmek için birçok şeyi eledim, 2. bölümde devam ederim diye. ;)

      O kocaman sevgiler benden asıl... :)

      Sil
  9. Hahahah bütün uyarıları not ettim. Üç kalıp sabun, bir paket sallama çay (sıcak suya atılacak :), çince türkçe sözlük ve bol ıslak mendil. Tamamdır. Bir de beni Çin'e götürecek birisi lâzım. Bu küçük ayrıntıyla ilgilenmeye gidiyorum şimdi :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üç kalıp?? :D :D Alemsin Handan. Banyo mu yapacaksın elin umumi tuvaletinde. :D

      Çay konusunda haklısın. Son birkaç gün biz de otel odasındakilerden tırtıklayıp götürdük yanımızda. Sıcak su çarpınca tabi. :D

      O en son yazdığın küçük ayrıntıya koptum yalnız. :D :D Yerim yaa, bi tanesin! İki saattir gülmekten yorumu tamamlayamıyorum yeminle. :D Çok yaşa e mi...

      Öpüldünüz efenim. Güne çooook gülerek başlamamı sağladın. Teşekkür ederim. <3 :*

      Sil
  10. :D Güzel bir seyahat yazısı olmuş, doğu gerçekten çok farklı ve nedense bize daha yakın olduğu halde (geçmişimizden dolayı) çok daha uzak ve tepkiliyiz doğuya. Dediğin insanlar var gerçekten, konserveyle falan giden :D Bence de çok iyi yapmışsın denemekle, sevmekle.. Gidesim geldi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gidesin geldiyse süper! Okurken yaşarkenki keyfi aldın demektir. Çok sevindim. :) Gitmeliymiş zaten. Ben de bu sehayatten sonra önyargıların insanı ne kadar sınırladığını öğrendim bir kez daha.

      Sevgiler... :)

      Sil
  11. Tıpkı senin gibi Uzakdoğu, Arap vs. asla istemem, bedava bilet verseler gitmem. Hay Allah yaa ne diyeyim kısmet:)))))İngilizce bilmemeleri ve tuvalet işi de cabası:((( geçmiş olsun:) İnşallah bir dahaki sefere şöyle güzel güzel Avrupa'yı gezersin. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok ilginç Müjde. Ben de kendimi bu önyargım konusunda tek sanırdım. Neden ola ki acaba bu gitmek istememezlik, tedirginlik?!

      Gerçi gittikten sonra iyi ki diyorum şimdi, iyi ki gitmişim tüm korkularıma rağmen. Ve bir dahakine keyifle gideceğime de eminim.

      O halde şöyle değiştirelim dileğini; inşallah hem Avrupa'yı, hem de görülmeye değer birçok başka yeri gezerim daha. Ve isteyen herkes de gezer umarım. :)

      Öptüm seni, sevgiler. :* <3

      Sil
  12. Allah seni napmasın yaaaa yine gitcen he oleeey sayende çin uzmanı olcaz :) her zamanki gibi çok şeker anlatmışsın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hee, gitcem valla. ;) Teşekkür ederim Deep. <3

      Bu arada yeni kitabın çıkmış, facebook'ta gördüm, kutladım ama görmedin. Kapak tasarımına bittim bu arada. <3 Tekrar kutlarım. Çok çok sevindim. Yolu açık olsun kitabının da, senin de. Bir sürü de uğur böcekleri gönderiyorum sana. ;)

      Sevgiler...

      Sil
    2. gördüm ama yanıt vermeye utandım yaaa :) saoool :)

      Sil
    3. Ama haala mı utanmak, hala mı Deep ya?! :)

      Sil
  13. Hiç bu kadar neşeli ve eğlenceli ama farklı bilgi veren bir Çin yazısı okumamıştım.
    Hiç kilo almasına bu kadar haklı ve şirin mazeret bulanı da görmemiştim

    Vallahi çok hoştu :-D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Ne diyim... Yorumun o kadar içtendi ki, söz bulamadım söyleyecek. İçim ısındı, sıcacık oldu sadece. <3 <3

      Çok teşekkür ederim Kadriye. Mutlu ettin. İyi ki varsın... <3

      Sil
  14. çin çarpmasını cin çarpması diye okuyup ilk paragraftan jetonumun düşmesine ne demeli ):

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :D Son paragrafta düşüp de kafayı allak bullak etmesindense neyse ki hemen düşmüş demeli. ;)

      Sevgiler...

      Sil
  15. Yine eğlenceli bir yazı. Ağız şapırdatma hikayesi de komikmiş. Yolum Çin' e düşerse bu yazıyı bir daha okurum. Önemli bilgiler var çünkü:)Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Teşekkürler. Umarım yolunuz düşer ve sizden de keyifli bir yazı çıkar. ;)

      Sevgiler benden...

      Sil
  16. aaa ingilizce yoksa olmaz o iş , ben uzak doğuyu hep merak ederim ama ingilizce olmadan anlaşamam ki :(( geçen macaristanda çin mutfağını denedim , şimdi macaristan , çin mutfağı ne laka deme zira uzun hikaye vallahi denemesem daha iyiymiş , hayır yemek güzel de anlaşana kadar akla karayı seçtik yahu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hakket Macaristan'da Çin mutfağı, değişik olmuş. :) Oysa ki Macaristan'da ne yenir? Gulasch yeniiir, langoş yeniir, di mi evladım. ;) Sevgiler

      Sil
    2. Vallahi onları yiyeceğidim ve fakat müsait ortamda Çin mutfağı vardı vr de açlık, el mahkum uani 😁

      Sil
    3. :D Taş bulsak kemirecağdık diyosun?? Olsun. Ama bi dahakine Macaristan'a gidip de sarımsak soslu, bol kaşarlı langoş yemeden dönme, depelerim bak! :D ;)

      Sil
  17. Uzak doğuyu merak ederim de o kadar uzağı değil anacım... Bize Hindistan, Kore yeter... Derdim, seni okudum fikrim değişti... Çok güzel anlatmışsın. Tuvalet hijyeni olmayan bir yerde motoru bozman da ayrı bir dram olmuş :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. <3 Ne mutlu Upuzak Doğu'ya da ilgini çekebildiysem. Ben hiç merak etmezken bu adar hoşnut döndüysem, eminim sen çok daha tadını çıkarırsın Calimero.

      Son cümlenin empatikliğine de koptum yalnız. Süpersin! ;) <3

      Sil
  18. ay nerelere de gitmiş bizim Mimikli Böcek valla kıkırdayarak okudum. Beni de Çin çarpsın dedim vallaa ! ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oh ohh! Ne mutlu bana. :) Tiz zamanda Çin çarpması dilerim o zaman caanı gönülden. ;) Yalnız yanına alman gerekenleri unutmayasın; sabun, ıslak mendil ve tuvalet kağıdı niyetine kağıt mendil. Sonra Çin çarpmasının pratiğini yaşarken bana saydırmayasın helada neyin, karışmam bak... :D

      Sevgiler... <3

      Sil
    2. Şimdi bak daha çok kıkırdadım..:) unutmam unutmam..hah haaa ! hala gülüyorum. ;)

      Sil
    3. Her daim gülesin Ceren Deren. ;)

      Sil
  19. ushahskahke :D
    sanırım efsane güldüm sana :p

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Korkarım ben de senin efsane gülüşüne Safransarı... :D :D

      Sil
  20. Merhaba bir kesif etkinliginde rastladim blogunuza hemen takibe aldim bende bekliyorum sevgiler 😊

    bayankirpikk.blogspot.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Kübra Gülen. Hoşgeldin. :) Yola çıktım bile. ;)
      Sevgiler...

      Sil
  21. Merhaba:)Hacıoğlu lahmacun kısmında koptum zira benim de sık sık başıma gelen bi durum ve çantanın bi gözünden mutlaka çıkar o mendillerden, Allah razı olsun. Yalniz o güzel yemekleri hazirlayanlarin tuvalet alışkanlıklarını bi an merak ettim, mideni bulandirmak istemem ama:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahar kardeş, ben yorumunu çoktaan okumuş, yanıt vermiş idüm, emme her nasılsa yayınlanmamış herhalde?!

      Hacıoğlu lahmanun mendilli kısım, benim de yazarken en çok güldüğüm kısımdı itiraf edeyim. :D Şimdi yine biriktiriyorum laf aramızda, zira birkaç haftaya feci şekilde ihtiyaç duyma ihtimalim hayli yüksek yine yaban ellerde. :) Ama hacıoğlu'nunkinden sıkıldım. Bu sefer potburi yapıyorum; Komagene, Dominos Pizza, Burger, Özsüt, Lale pastanesi felam Allah ne verdiyse tıkıyorum savaş topundan hallice çantama. Saman saklıyorum anlayacağın. :D :P

      O son cümleni de görmemiş, duymamış oliiim evladım. En azından tekrar gidip dönene kaaa duymadım görmedim. Dönünce tekrar değerlendiririm. ;)

      Sevgiler. :)

      Sil
  22. Hahaha çok güldüm , çok eğlemceli yazmışsın :D bende hep diyorum her yere giderim çine asla diye ama diğer asya ülkelerini seviyorum gerçi de pek sevemedim şu çini . O sıcak sunun içinde ne var çok merak ettim biz küçükken amerikada kalmıştık o zaman bu çinliler verdi de hemen içtik ama kokusu bir garipti , inşallah acayip bir şey değildir , yani böcek suyu filan :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Teşekkür ederim. Beğenmene sevindim. :)

      Yok ayol, o suları biz şişeden su ısıtıcıya koyup koyup ısıttık. Bişey yok yani düşündüğün gibi. Kaynamış su. Ama işkillenip de denemeyesin sakın, valla olursun, benden demesi. ;)

      Yalnız böcek suyu iyiydi... ;)

      Sil
  23. Hahhahha :)
    "Çin'e Tepeden Bakmak" diye bir belgesel izlemiş ve koccaaa ülkeye hayran kalmışken bu gezi yazısı üstüne çilek koydu krem şantinin. :D

    bu arada, ilk kez gördüm sizi, ne alımlısınız <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :D Krem şanti ve çilek?! Oldu bence, cuk oturdu hatta. :) O halde siz Çin çarpması 2 yi de okursanız dehşet bişii olacak gibi zannımca... :D :D

      Teveccühünüz efenim. Aslında pek bi cadıyımdır da, bakmayın işte böyle fotolarda falan değişik çıkıyosam demek. :P

      Sil
  24. Mimikli ay çok ilginç çok güzel resmen film gibisin. Yani birden iş hayatında geri döndün kendini Çinde buldun valla süpermiş. Çin konusunda bizi epey aydınlattın sağolasın :) ama sen zaten her gittiğin yerde mutlu olabilecek bir inansın yazılarından bunu anlıyoruz ;)
    senin adına çok sevindim canım ve yazına da çok güldüm ya:)
    bu arada adını bahşetmiş miydin isminle hitap edemedim sana kusura bakma :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Film gibi?! :D Çok güldürüyosun beni, teşekkür ederim. <3 Ve ayrıca 'her gittiği yerde mutlu olmak'la ilgili dediklerin için çok mutlu oldum. :) Öyle miyim bilmiyorum, ama olmaya çalışıyorum kendimce. Ve de 'olmak', ömür boyu devam edecek bir süreç malumunuz. Azıcık bile olabiliyosam ne mutlu. <3

      Ama en çok da çok gülmene sevindim. Zira en bi sevdiğimdir, insanları güldürmek. Kendi abukluklarımla dalga geçerek olsa dahi. :)

      Ve adımı bahşetmemiştim, bahşetme gereği de hasıl olmamıştı bugüne dek. Ama madem sordun, bendeniz Dilek efenim. Sadece sordun diye söyledim. Benim için aslolan, ismimle hitabından çok, yorumundaki samimiyet. ;) Teşekkür ederim çok içten. <3

      Sevgiler kocaman. <3

      Sil
  25. Selam, sen arkadaşlarla ortak blogumuz olan Nedesem yorum bırakmışsın, gözümden kaçmış. Esas blogum colorsofalllife.blogspot.com. Yorumumu da aynen yayınlarım tabi:)
    Merhaba:)Hacıoğlu lahmacun kısmında koptum zira benim de sık sık başıma gelen bi durum ve çantanın bi gözünden mutlaka çıkar o mendillerden, Allah razı olsun. Yalniz o güzel yemekleri hazirlayanlarin tuvalet alışkanlıklarını bi an merak ettim, mideni bulandirmak istemem ama:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl bloğuna da gelirim, hatta gittim de döndüm bile. ;)

      :D Ben de en çok Hacıoğlu lahmacun mendilini yazarken güldüm valla. :) Ne menem bi nimetmiş halbüse de, teee Çin'lerde anlamak nağsipmiş işte.

      1 ay sonra yine Çin'de olacak biri olarak o son cümleni duymamış, görmemiş oleyım. :D

      Sevgiler. <3

      Sil
  26. ben niye daha önce görmemişim ki blogunu, tu bana :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte bunlar hep şapşiklikten! :D Lafı ağzıma verdin napim. :P

      Hoşgeldin ve hep gel e mi... <3

      Sil
  27. Çin çarmasını bir solukta okudum. Çin hakkında bilmediğim şeyler öğrendim. İkinci yolculuk var demek? Mental hazırlığı ilki kadar yorucu olmayacağından daha da keyifli olur diye düşünüyorum. Giderken ihtiyaçlarla ilgili fotoğraf çıktılarından bir albüm hazırlayın bari :)
    Not: Tarihe baktım sonra gitmiştir, yazmıştır da dedim. Ki nitekim baktım yazmışsınız da :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 'Mental hazırlığı ilki kadar yorucu olmayacağından' tespitin tam isabet. :) Zira iki haftaya kalmaz gidiyoruz, heyecanmış, telaşmış, uyku kaçmasıymış, esamesi yok. :D Bu arada henüz ikinci seyahat gerçekleşmedi anlamış olacağın gibi, Çin Çarpması-2 ilk seyahatin neması hala. ;)

      Severek okumana sevindim ayrıca. Sevgiler... <3

      Sil

Eee, yorum yok mu? Hiç mi yok?! :(