27 Ocak 2017 Cuma

Ot gelip, saman gitmek...



Bu dünyaya sadece yiyip içip, giyinip kuşanıp, gezip tozmak; alışveriş yapmak, yatıp kalkmak; üretmeden, fark yaratmadan sadece tüketmek için geldiğini zanneden, hatta bırak öyle zannetmeyi, sığlıklarından mütevellit, kuvvetle muhtemel üzerinde bir kez bile düşünmemiş olangillere dokundurayım diyorum bugün. Hoş, açıp da tek kelime bir şey okumaktan aciz insanlar üzerine iki satır bile yazmaya değer mi, neye hizmet eder, nerede, kimin hayatına dokunur da fark yaratır yazılanlar, o da tartışılır ya. Büyük olasılıkla hiçbir işe yaramaz, sadece içini döktüğünle kalırsın. Eh, o da bir şey gerçi. Acık şişkinliğin geçer hiç değilse…

Mimikli de ne güzel hep kakara makara yapıp dururken nereden geldi yahu böylesi bir konuya diyorsunuzdur şimdi… Aslında her zaman etrafımda böylelerinin olması hasebiyle hep konunun kenarında kıyısındayım yıllardır da, şu anki kadar dolmadıysam demek bugüne dek. Son günlerde 
hakikaten 'bağzı' insanların günlerini, hayatlarını ne kadar boş, bommboş geçirdiklerini gördükçe bu kadar da olmaz duygusuyla şaşkınlık içerisinde buluyorum kendimi sıklıkla. İç sesimi susturamıyorum bir türlü böylelerini gördükçe. Hatta bırak susturmayı, birkaç farklı karakterde iç sesimi birbirleriyle tartışırken yakalıyorum bazen, doğruya doğru… İnsan hiç mi bir şeyleri merak etmez diyorum, hiç mi bir şey öğrenmek istemez, okuyacak bir şey bulamaz, ya da arayışında olmaz, sadece dizi izleyip, günlük yemek bulaşık, temizlik vs. işleriyle var oluşunu gerçekleştirir?! İnsan kendisine bir gıdım bir şey katma, bir adım öteye gitme, kişiliğini, beynini geliştirme ihtiyacı nasıl duymaz, benim aklım havsalam bu kafayı anlamaya yetemiyor bir türlü her nedense.

Yanlış anlaşılmasın yemek, temizlik vs. deyince. Bunlar her evin ihtiyacı. Elbette her evde bir şekilde yerine getirilecek, neticede hepimizin yaptığı şeyler günlük hayatın içinde. Kastettiğim kişiler ev hanımları falan da değil sadece. Böyleleri arasında çalışanlar da var, bolcana hem de. Ya da okuyanlar, veya zamanında okumuş bitirmişgiller… Okul bittikten sonra daha da kitap kapağı açmama yemini etmiş, yirmi iki yaşına kadar okuma, öğrenme, başarma işini büyük bir maharetle tamamlamış, artık OLMUŞ arkadaşlar kimisi. Bu nedir, nasıl bir kafa yapısıdır yahu?! İlerlemeyen, gerilemeye mahkumdur. Gelişmeyi bırakmak, diğer adıyla OLMUŞ OLMAK, aynı zamanda ÇÜRÜME’nin de başlangıcı değil midir özünde?! Heyhat! Anlayana elbette. Hoş, anlayacak kadar kendine, beynine yatırım yapmış, farkındalığını geliştirmiş olaydı, zaten bunları yazmana gerek kalmaz idi a Mimikli. Konuşıysın burda deli depelek…😕

Okul yaşamında OLMAK meselesini bitirmiş, daha da kitap yüzü açmayanların yanında bir de bir seminere gidip, bir başka seminere katılımla ilgili görüşü sorulduğunda "Ben alacağımı aldım! Başka bir eğitime katılmama gerek yok." diyenler türlere ne demeli ya. Biz salağız çünkü; yıllardır o seminer senin, bu kurs benim bir türlü alacağımızı alamadık. Oku oku bir türlü anlayamadık, ömür boyu da anlayacağımızı düşünmüyoruz her nasılsa. Bir sen akıllısın çünkü, ekmek beyinli kifayetsiz!

Öte yanda da çalışma hayatını bitirince totosunu devirip yatmaya meyilli emekligiller ayrı çeşit. Hayattaki misyonunu bitirmiş, okumuş üflemiş, bir yandan çoluğu çocuğu devşirirken diğer yandan çalışmış emekli olmuş, sonunda boş işler müdürü olmayı hak etmiş emekleyengiller. Emekli olduktan sonra yaşamayı seçtikleri hayata bakılırsa zaten okul hayatı, üniversite, iş hayatını içeren tüm adımlar itinayla emekli olmak için atılmış adeta. Emekli olup, ağız tadıyla çürümeye başlamak içinmiş her şey meğerse. Demek istediğim emekliliğin kötü olduğu falan değil. Elbet dinlence de lazım ruha, bedene. Lakin yapılacak o kadar çok şey varken, günleri, ayları, nitelikli sohbetlerin esamesinin okunmadığı boş gezmelerde tüketmek. Yazık yahu, yazık. Bir film daha izlemek, bir kitap daha okumak, bir şarkı daha söylemek, hiç bilemedin bir atkı örmek, bir kursa gitmek, yeni bir beceri geliştirmek ve üretmek varken bu ne atalettir, bu ne ununu elemiş, eleğini asmışlıktır. İnsan var oluşunu nasıl doyasıya yaşar, hayata nasıl tutunur sıkı sıkıya böylesi bir boşluk ve hiçlikte?! Anlayanınız, bileniniz varsa anlatsın lütfen. Gerçekten meraktan bittiklerim arasındadır böylesi sığgiller de.

Emeklilere değinmişken, birkaç emekli ya da hiç çalışmamış, benden yaşça büyük arkadaşım var, nasıl güzel, nasıl özeller anlatamam. Her sene başka bir konuda kursa gidiyor, bir bakmışsın el becerisini geliştirmeyle ilgili bir kursta, bir bakmışsın step, pilates vs. peşinde. Bir yerde bir gezi turu mu varmış, hooop orada. Bir konser mi varmış, en ön sıralarda. Bunlar yetmiyor bir de evden iş yapma peşinde. Paraya ihtiyacı olduğundan değil ha, kendini gerçekleştirme, varoluşunu sonuna kadar yaşama arzusundan, merak duygusunun tazeliğinden. Nasıl bir yaşama sevinci, hayata sımsıkı bağlanma duygusu, gel de öpme böylesini, gel de sevme.

Yıllar önce bir teyze tanımıştım, Gönül teyze. Altmış beş yaşlarındayken kızının vesilesiyle kişisel gelişim sevdasına düşüyor. Gel gelelim teyzem okumayı hiç sevmiyor, okurken başı dönüyor. Öyle bir alışkanlığı olmamış ki hayatı boyunca. Ama öylesi güçlü bir kadın ki vazgeçmiyor. "Üzerinde kitap okumaya başladığım koltuğun ağzı dili olsa da konuşsa, söylese size ne hallere girdiğimi on dakika okuyabilmek, alışkanlık edinebilmek için" demişti bir seminerde. Gel de sevme şimdi bahanelere sığınıp tembellik etmek ve vazgeçmek yerine o yaşta kendine bir şeyler katmanın peşinde olan böylesi bir insanı… Gel de dövme zamanında üniversiteyi bitirip bilmem ne doktoru, bilmem ne müyendızı olmak uğruna onyüz kitap devirmiş, sonrasındaysa "Ay çok istiyorum ama okurken gözlerim yaşarıyo, totom kaşınıyo, okuyamıyorum hayaatııım!" cıları. Yok arkadaş, hoş göremiyor, anlayış gösteremiyorum bir türlü. Hele ki böylesi okumuş cahillerin sahteliği ve sığlığına gülümseyip geçemiyorum bir türlü, üzgünüm…


Ha bir de bunları yazarken bile içi cızlayan, okumayı da, öğrenmeyi de, meraklarını, hobilerini de yetiştirmek için uzun ve sağlıklı yaşamalıyım diye düşünen haddini bilmezler var tabii. Ne acı aslında böylesi haddini bilmezlerin hali. Acı, çünkü en başta dediğim gibi, kime ne anlatabileceğini bilemiyor ki böyleleri de. İşin neresinden tutup da birilerinin hayatına dokunacağını. Ya da öyle bir ihtimal bile olup olmadığını. Ha, gerekli mi böyle bir şey? Bilmem. Herkes hayatını istediği gibi yaşar sonuçta değil mi canım. Değil işte! Aynı havayı soluyor, aynı dünyayı paylaşıyorsak; ilişkilerin, hayatların, dünyanın daha iyi olabilmesi adına, susup oturmaktan öte geçmek gerekir hiç değilse, bu sadece parmaklarının marifetiyle düşüncelerini ifade etmek dahi olsa.

Lütfen bir azalın artık hayatını anlamsız meşgalelerle geçirerek çürüyüp gidengiller, lütfen. Dayanamıyorum çünkü boşluğunuzu, hiçliğinizi ve umursamazlığınızı görmeye… Ya da bir zahmet kaldırın o totonuzu, kendiniz için bir şeyler yapın yahu, bir zahmet bir tık öteye geçmeye çabalayın. Okumayı mı sevmiyorsunuz,- ki dediğim gibi, kesinlikle anlayış gösterip, kabullenilecek bir şey değil.-, ama hadi diyelim kabul ettik, o halde düzgün filmler izleyin. Film de mi izleyemiyorsunuz? Konsere gidin o zaman, enerjinizi, titreşiminizi değiştirirsiniz hiç değilse. O da mı sarmadı? Kurslara gidin yahu o zaman. Dans kursuna, dikiş nakışa, seramiğe, ne bileyim işte, hiç mi ilginizi çeken bir uğraş yok anacım peşinden koşacağınız?! Boş boş dolanıp, o AVM senin bu pazar benim saatlerce mesai harcayıp, o arkadaş buluşması senin bu kadın günü benim ömrünüzü tüketeceğinize. Hiçbir şeye ilginiz yoksa bari bir yardım kuruluşuna, derneğe falan dahil olun, giyinemeyenleri giydirin, okullara kitap toplayın, yardıma muhtaç hayvanlara, insanlara bir el uzatın, dokunun, çevre etkinliklerine falan katılın hiç bilemedin. Ortalıkta fütursuzca, aymazca dolanmak yerine, aldığınız nefesin, tükettiklerinizin karşılığını verin şu dünyaya bir zahmet. Bir fark yaratın kısaca, bir fark yaratın varlığınızla; ot gelip, saman gitmeyin yahu!

Ohhh! Hafifledim… 😊

**********************************
Not: Paylaşımları lütfen copy/paste ile değil, alttaki butonları kullanarak yapalım. :) 

30 yorum:

  1. Yazdıklarına katılmamak mümkün değil.

    :)

    YanıtlaSil
  2. Herkes istese mutlaka bir şeyler yapabilir istemek sanırım anahtar kelime bu. Ya ne bileyim mesela karda, kışta bir kediye, köpeğe marketten atılan kutuyla bir ev yapabilir, su, artık yemek verebilir ölmesin diye, maddi durumu iyiyse daha büyük şeyler yapabilir, yazdığın gibi görece olarak ileri yaşlarda çeşitli kurslara yazılanları çok taktir ediyorum. Yalnız tabii bazı şeyler için maddi güç gerekiyor :( ben piyano almak, öğrenmek çok isterim mesela hatta sadece piyano değil aynı anda keman da müziği çok seviyorum çünkü...60'ından sonra da olsa isterim...
    Haklısın kısaca...:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Harikasın Müjde! Tam da bu işte. Bu karda kışta bir ev yap hiç bilemedin yahu. Yapılacak o kadar çok şey, dokunulacak o kadar hayat var ki bücürüküm, zamanı çerle çöple ziyan edenlere nasıl kızmayayım, nasıl saygı duyayım?!

      Bu arada müzik demişken, dönem başında konservatuara başladım biliyo musun. :) 60'ımdan sonra olmasa da 40'ımdan sonra içimde yıllardır beslediğim hayalimin peşinden gittim. İlk dönemi bitirdik bile. Gerçi işle birlikte zorluyo tabi biraz. Ama bakalım, zaman ne gösterecek. Şimdilik ikisini birlikte götürebiliyor ve ne kapsam yanıma kar sayıyorum. :)

      Bu arada hikayene ve resimlerine gerçekten bittim. Laf olsun diye demiyorum. Gurur duydum. <3 Tebrik ederim tekrar. Aha da linkini de tebrik çiçeğin olarak paylaşıyorum, kabul ediniz lütfen Saftirik Town yazarı Mrs. Müjde. ;)

      http://bucurukveben.blogspot.com.tr/2017/01/saftirik-town-final.html#comment-form

      Kocaman sevgilerimle Bücürük ve sana... <3:*

      Sil
  3. Çok doğru yazmışsınız mimikli hanım. Okuyupta yerinden kalkmayan ölsün :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslıhan, sinirliyken olduğu kadar, yorum yazarken de çok şekersin. ;) Güldürdün beni yine bak. :) Okuyup da yerinden kalkmayan ölsün demek. :D :D Teşekkür ederim.

      Her zaman gel, her zaman neşe getir e mi? Sevgiler. <3

      Sil
    2. Tabii gelmez miyim bal mimikli hanım :D

      Sil
    3. Oooyy oyy! Datlı dilin de böylesi. <3 Cansın...

      Sil
  4. Ekmek beyinli!!! Sevdim bunu:)) Hep bu un yuzunden bunlar:)))
    Ama laf aramizda bu aralar bende bu moddayim. Amaaaannn kim ugrasacak simdi onunla, amaaannn kim okuyacak simdi bunu falan:))
    Ama yazdiklarina da sonuna kadar katiliyor ve azalin hakkaten yavvv diyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahhahaaa :D İvit! Hep undan tebi. :) Alemsin Mevlüde.

      Yok canım, benim kastettiğim öyle arada bir gelen rehavet, aylaklık ihtiyacı değil. Hayatını günlük işlerden bir tık öteye geçirmemek bahsettiğim. Ara ara herkesin aylaklık etmeye ihtiyacı olur, ama koca bi hayatta sırf yemek bulaşık, arkadaş gezmesiyle geçirilir mi yahu?!

      Sevgiler. :)

      Sil
  5. Ne kadarda Güzel yazmışsınız İçimizde kilere tercüman olmuşsunuz :) Gerçekten Keyifle okudum Emeğinize sağlık Sevgiler ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim efenim, keyifle okumanıza sevindim. :) Sevgiler benden... :)

      Sil
  6. Senin bu yazın insanı kendine sorgulatıyor. Düşünüyorum ben acaba ne yapıyorum? Aslında çok daha şeyler yapabilirim. Ve utanıyorum.. velhasıl iğneyi batırdın..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok be Berfin, yazdığım türde birileri bloggerlar arasında bilmem olabilir mi. Varsa bile azdır. Blog yazmak bile başlı başına hayata etki etmektir çünkü. Elbette insanın kendini sorgulaması, bi dönüp bakması iyidir. Ama bir kere burada herkes düşüncelerini, duygularını kaleme alıyor, üşenmiyor yayınlıyor, okuyan, düşünen insanlardan oluşan bir çevrede alışverişte bulunuyor. Dolayısıyla evet başka ne yapabilirim, nasıl daha iyiye gidebilirim diyelim ve uygulayalım da. Ama kendimize de haksızlık etmeyelim derim nacizane. ;)

      Sevgiler. :)

      Sil
  7. Süper! Her kelimesine katılıyorum. Yaw hadi emekli olmuşsun biraz da hayat yorgunusun tamam dinlen de az etrafına bir bak hayat devam ediyor, insanlığa bir faydan olsun. Hele genç ve orta yaşlıların tembelliklerini anlamam mümkün değil... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ha şunu bileydin Persephone. Tam da ne dediğimi, kimleri kastettiğimi algılamışsın. Böylelerini anlamayı, hoş görmeyi bırak, olabildiğince bu dünyadan uzak bir gezegene ışınlayasım geliyor aymazlıklarını gördükçe yemin ederim. Hatta belki yemek- temizlik- çarşı- pazar (YTÇP) gezegeni diye bir şey bile vardır? Du ben bi araştırıp geleyim. :D :D

      Sevgiler benden. :)

      Sil
  8. Mimikli' yi kızdırmışlar:) İşe yararım diye ödü kopangiller bunlar. Yemin etmişler ne kendilerine ne de bir başkasına faydam dokunmasın diye. Kızdığın kadar var sevgili Mimikli. Bir de her konuda fikirleri olur bu modellerin. Hiç bir şey bilmeden her şeyi bilme özelliğine de sahiptirler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşe yararım diye ödü kopangiller. :) Aslında sanırım yaptıkları yemek, temizlik, ütü, çarşı pazar işleriyle işe yaradıklarını düşünüyorlar. Hele bir de etraflarında kendilerine (işlerine öyle gelmesi hasebiyle) o şekilde hissettirenler varsa, baba, koca, evlat vb. Aman da elimi eteğimi toplamasan ben ne ederim, ölür giderim de yıkayanım olmaz moduna bağlamış ve bağlatmışsa, tamamdır. Hayatta olma amaçları bu olmuşdur ne güzel, saman gitme yolundaki istikrar el birliğiyle sürdürülür. Okumaktan, gelişmekten, kendini büyütmekten bihaber çürür giderler. Hayır bu kafada olan önceki nesilden birileri olduğunda heyheylenmiyorum, anlayabiliyorum. Ama sen kalkmış belli bi yere kadar eğitim görmüşsün, iş hayatının içindesin, ya da daha önceden olmuşsun, kalkıp da boş boş geziniyor, bunca imkanın arasında kendine bir gram yeni bir şey katmıyorsan, ve dahi etrafına, o halde okumuş cahilin ta kendisisin. Bir gram da saygı duyamıyorum öylesine.

      Ne güzel demişsin, bigileri olmadan fikirleri olanlar bir de evet. Bu türler de ayrı bir yazının renkli karakterleri olurlar şahsına münhasırlıklarıyla... :)

      Sil
  9. Ohh ne güzel içini dökmüşsün ve de çok doğru şeylerden bahsetmişsin...

    Okumak konusunda bahaneleri olan inanları anlamıyorum, tuvalete gittiğinde okursun yine okursun... Hadi kitap okuyamıyorsun dergi okursun, hikaye okursun... Olur bir şekilde yani...

    Sevgiler ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ha şunu bileydik. Hep söylerim, tuvalete kitap koyabilirsin diye okumayanlara. Yahu hiç değilse günde 10 dakika geçiriyorsun değil mi?! 10 dakika 10 dakikadır. O beyin yolakların kıpraşır acık hiç değilse, algın gelişir.

      Olmaz mı canım ya. Yeter ki merak ve istek olsun. İnsan neler yapmaz. Ama işte. Belki de bu insanın kendine duyduğu saygıyla ilgilidir. Gelişme, daha iyiye gitme isteği, hayatta her şeyi tatma isteği. Belki de yaşam sevinci midir. Ya da D şıkkı hepsidir. Bilemedim bi vesselam. :)

      Sevgiler benden efenim. ;) <3

      Sil
  10. Güzel, düşündürücü bir yazıydı.Hobiler için zamanı iyi ayarlamak gerekiyor. Hiçbir alışkanlığı olmamış insanları birden emeklilikte belli uğraşlara yönlendiremiyorsunuz. Önceden başlamak güzel.
    Küçük şehirlerde bu işler daha kolay, yol ve ulaşım sorunu yok.
    Etkinlikler için sağlığın da elvermesi lazım tabii.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. :)

      Elbette sağlığın elvermesi gerekir Makbule. Kastettiğim zaten her tür imkanı yerinde olup da kendini geliştirme, bir fark yaratma gereği duymayanlar. Hobi derken de yamaç paraşütü falan kastetmiyorum. Mutlaka seveceği bir şeyler olur herkesin. Zamanı anlamlı, üretken geçirmek adına yapacağı bir şeyler olur yani turşu kurup, ütü yapmaktan öte. Benim derdim bunları yapmaktan öte geçmeyi akıllarına bile getirmeyenlerle...

      Sevgiler. :)

      Sil
  11. Ama Mimikliiii, feysbukta çok ebedii şeyler ay edebii şeyler oluyo onları layklıyoruum, klasikler zaten aut artıık. Sonra yeteneksizsinizler felan kpnser yerine geçmez miiii. Hem ben küçükken Ayşegül serisini okumuştum. Ama sen de bi türlü geliştiremedin kendini, yani yüzüne söylemek istemiyorum amaaa, azıcık şey çıktın. Kırılma ama baaak.

    Ay içim şişti beş dakika şunu yazıcam diye :)

    İçimden geçeblere tercüman olmuşsun yine canım, öptüm kocamanından :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :D Ebediii feysbuk şeysı. :D Süpersin! Yetenek sizsiniz tabi, olma mı hiç?! Tam da cuk oturdu saman gitme muhabbetine.

      'Ben küçükken Ayşegül serisini okuduydum' da tam da bugün bi arkadaşıma söylediğim şeye cuk oturdu. Geçmişte yaptıklarıyla yüz yıl geçinengillere gelsin bu da o halde: Haaa, öyle mi çoocuuum, Ayşegül'ü mü okuduydun sen, Allah bilir Cin Ali'yi de okumuşsundur. E tamam o zaman, daha ne üzeceksin o güzel canını?! Hatta her bayram şiirleri de sen mi okurdun?! Tamam o zıman olmuşsun sen, pişmişsin, kotaracağını da kotarmışsın, çok saygı duydum. Hatta bir ömür o okuduğun şiir için saygıyı hak ediyorsun. :D

      Biz de işte böyle takılıyoz kendimizce nereden ne kaparız diye, heyla öğrenip bitiremedik mesaiyi dediğin gibi. Neyse ki... ;)

      Ben de öptüm sevgiyle. :) <3

      Sil
  12. Ahahah Mimikli ya, normalde sinirden küplere bindiğim bir konuyu bile öyle bir yazmışsın ki hem kızıp hem keyif aldım valla. Yemin ediyorum insanın ömrünü uzatırsın sen. Yazının bir yerinde o kadar gaza gelmişim ki içimden resmen ''batsın bu dünya'' diye Orhan Gencebay'a giriş yaptım :)
    Bu arada ne zamandır yoktun. Yazılarını okumayı özlemişim. Bir daha bu kadar uzun gitme :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Ne güzel şeyler yazmışsın. Pazar sabahımı güzelleştirdin. <3 Teşekkür ederim.

      Haklısın, tam arabeske bağlamalık bi konu. Yaza yaza yaz gelir, çarşıya kiraz gelir, böylelerine de ne söylesek az gelir mirim. ;)

      <3 Teşekkür ederim. Ben de burada olmayı özlüyorum. Gel gelelim özlesem de ne kadar yetişebilirsem artık moduna bağladım. O kadar bi ordayım, bi burda ki. Keza aklım ve enerjim de... İşle ilgili gittiğim yerlerde çekilmiş fotoları orda burda gören korodan bir tanıdık geçen gün 'sen seyahat rehberi falan mısın?' diye sordu artık. :D

      İyi pazarlar, sevgiler. :*

      Sil
  13. Ah mimiklim ah hangi taraf dogrudayiz bilmem ki kuzum o bos aylaklar.ekmek beyinlileri fazla mi gormezden geldik biruleri gördü doldurdu simdi ulkenin icine ediyorlar azicik minicik farkinda olmak isteseler nu hale gelmezdik😞
    Her cumlenin altina ayri imza atabilirim eskiden cok okurfum okumaya vaktim yok derken pekcok kitap blogcanimi ziyaret ettikce tuuu suratina otobuse de mi binmiyon metroya da mi binmiyon o kadar gec tatiyon ha 3-4sayfa da mi acamiyon deyip bir utandirdim kendimi onlar kadar olamasa da son 2 yilda epeyce kitap okudum cok mutluyum.
    Güzel sicak yorumun icin teşekkürler bu babanne. 17 ayi bitiren minik Duru sundan fazla vakit bulamiyor dolasmaya haberin olsun😘 her yeni bir seyler ogrenmemi saglayan kim varsatuttugu altın olsun.❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru demişsin Hatice hanımcım. Görmezden gelinen, hatta bilhassa öyle olması istendiği için öyle olan kocaman bir güruh var. Lakin benim sözüm onlara değil. Elbette işin o ucundan da tutulmalı, bir şeyler yapılmalı. Ama o boyutta bir iyileştirme için eğitim sistemi vs. çoook derinlerden başlamalı.

      Oysa benim bahsettiğim iyi kötü eğitim görmüş, meslek edinmiş, veya okumamış da olsa imkanları yerinde bir hayata sahip olup, günlerini rüzgarın yönüne, yağmurun şiddetine göre oradan oraya gezinerek geçiren, kendine bir gıdım yatırım yapma, o -tam da aynı sebepten- küçülmüş beyinlerini biraz da olsa geliştirme gereği duymayanlar. Bak, ne güzel demişsin, kendime kıza kıza son iki yılda baya kitap okudum diye. Çok mu zor bunu yapmak, ya da çok mu pahalı?! Bizim köyde bir kadın tanıyorum, gittiği yerlerde eline geçen ne kitap varsa ister, okurdu. Bunun için para da lazım değil bugünün şartlarında ki zaten bahsettiğim kişiler maddi bakımdan o pazar senin bu AVM benim saaatleeerce zaman harcayıp gerekli gereksiz alışveriş yapma potansiyeline sahip kişiler çoğunlukla. Hayatta olma amaçları bu olsa gerek, tüketmek, tüketmek...

      Bu arada okuma azminle tam da bu yazıdaki Gönül Teyze'ye benzer bir örneksin. <3 Öpüyorum seni göslerinden. :* Zaten bloğuna ne zaman gelsem, o vakit buldukça ürettiğin güzellikleri görsem içim ısınır, hep farkını belli edersin içindeki sevgiyi ifade ettiğin güzelliklerinle. <3 İyi ki varsın ve sağımızda solumuzdasın, vakit bulduğun kadarıyla da olsa...

      Sevgiler sana ve minik Duru'ya. <3

      Sil
  14. OKumayı sevmiyorlar okumak istiyorlarsa ne güzel artık sesli kitaplar..ted konuşmaları vs var.. onları dinlesinler... kitap okumak dünyanın en ufuk açan en güzel şeyi.. ben kitap okumadan yaşayamam..
    çok güzel yazmışsınız..
    http://loveandsmile.wordpress.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah be güzelim. Okumak, öğrenmek, kendini büyütmek isteyene ne imkanlar var dediğin gibi de, içi çürüyünce demek insanın ne merak kalıyor ne ilgi. Ya da tam tersi. ;)

      Sil

Eee, yorum yok mu? Hiç mi yok?! :(