4 Kasım 2014 Salı

Özür dilemek mi?? O da ne?!


Geçenlerde, her şeyin üst üste geldiği ters bir günde oğluşla bir nahoş durum yaşadık, üzüldük birazcık. Ama tabi iki saate kalmadı hallettik, aldık birbirimizin gönlünü hemencik, sarıldık koklaştık. Bizim evde böyle, küslük dargınlık barınamıyor çok şükür. :) Fakat o gün bir kez daha ciddiyetini anladım, bir çocuğa daha yaşken kendinin farkında olup, gerektiğinde özür dileyip, gönül almayı öğretmenin önemini. Hemen kucaklaşma
seansımızın ardından özür dilemenin aslında ne büyük bir erdem olduğunu ve kişiyi kesinlikle eksiltmediğini, tam tersi yücelttiğini anlatmaya çalıştım olabildiğince. Ve artık şu konuyla ilgili de içindekileri dökmenin zamanıdır, o gün, bugündür dedim kendi kendime...

Tabi özür dilemekten kastım ille de 'özür dilerim' demek değil burada. Gönül almaktan bahsediyorum aslında sadece. Üzgün olduğunu bir şekilde ifade etmekten, bir sarılmaktan, bir öpücükten, bir süprizden, bir çiçekten, hediyeden, ne bileyim işte, bir küçücük adımdan bahsediyorum, kırdığın kişiye doğru atılan...

Bir kere her şeyden önce, özür dilemek ille de hatalı olduğunu mu gösterir acaba? Suçu üstlenmiş mi olur yani özür dilediğinde kişi? Peki ya ortada hata diye bir şey yoksa, sadece bizim oğluşla olduğumuz gibi, her şeyin ters gittiği bir anda, sözcüklerin de yolunu şaşırmış, amacını aşmış olmasından ibaretse durum? Ya da özür dilemek insanı eksiltir mi mesela, küçültür mü? Sevdiğin ve hayatında olmasından mutlu olduğun, her zaman yanında olmasını istediğin bir insandan, haklı bile olsan, yine de özür dileyip, birlikte huzura kavuşmak, gerçekten eksiltir mi insanı hiç? Yoksa tam tersi büyütür, yüceltir mi? Peki ya kişi kendini hiç hatalı görmeyengillerdense, ezip geçiyorsa ortalığı, sevdiklerini? Ve işin en acı yanı da, bu davranış biçimi ona normal geliyorsa? Yaptıklarına, dengesizliklerine, çapsızlıklarına; kişiden kişiye değişen, kalp kırmaya sebep, kalıplaşmış tavırlarına tepki verildiğinde de, sanki hiçbir şey yapmamış gibi daha da celalleniyorsa? Her şeyden önemlisi de, ya bir taraf artık adım atmaktan, yine alttan almaktan, yine görmezden gelmekten, yine kendinden ve doğrularından vazgeçmekten yorulursa? Öyle değil mi? Gönül alma özürlüsü kişilerle iş dönüp dolaşıp, buraya gelmez mi zaten her zaman?! Neticede çekirge bile bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüde yetti artık denir yani... 

Ha bir de her zaman haklı olup, hiç gönül almayıp, özür dilemeyip, ama hep dilediğini zanneden ve şaşırtıcı yanı da, bunu ciddiyetle savunan akıl tutulmasından muzdarip zat-ı muhteremler var ki, onlarla ilgili burada diyecek pek lafım olmaz, olamaz. Hem daha yenice öğrenmiş bulunuyorum ki, kendileri 'sınırda kişilik bozukluğu' denen illetten muzdarip, uzman ellere acilen yönlendirilmesi gerekenlerdenmiş meğerse. Aklım, yüreğim, haddim el vermez zaten o kadar ağır vakaya burada iki kelam edip, anlamaya, çözmeye. Bundan sebep, uygun bir uzmandan derhal randevu almaları itinayla önerilir naçizane...

Her şey bir yana, değer mi peki? Bir kendini görememekten, hatasını bilememekten, ya da bilse bile ego yapıp, adım atamamaktan mütevellit, sevdiğin insanı da, kendini de günlerce üzmeye, zulmetmeye ve hatta sonunda kaybetmeye? Değer mi gerçekten? 

Nasıl başardık, nerden öğrendik bilmiyorum ama, biz evimizde özür dileme alışkanlığını uzun zamandır oturttuk neyse ki. Bir taraf kırıldığında ve diğer taraf bunu algıladığında, kendini haklı görse bile, her zaman aramızdaki sevgi ve birlikteliğimiz, birlikte mutlu olmaya devam edebilmemiz ve birbirimiz için ifade ettiklerimiz, her şeyden önde gelir bizim için. Sevgimiz ve aramızdaki bağ her zaman, her sorundan, çatışmadan üstün gelir. Kendini haklı görse bile, birimizden biri 'Seni kırmak için yapmadım, o şekilde düşünmedim, dalgaya düştüm. Ama yine de istemeden seni kırdıysam çok üzgünüm.' demeyi bilir. İşte keşke bunu her tür ilişkide yapabilsek, onarabilsek yeniden yıktıklarımızı, tamir edebilsek sevdiğimiz kalpleri bu kadar basitçe...


Belki de özür dilemekle ilgili bazı insanlardaki en büyük yanılgı, özür dileyenin bu işi futbol karşılaşması gibi görüp, önce adım atarsa 1-0 yenik duruma düşeceğini zannetmesidir, kim bilir... Ya da kendi hatası olup olmadığını bir düşünmesinin, varsa bunu kabul etmesinin bir eziklik göstergesi olduğunu mu zanneder böyleleri acaba? Yoksa hatasını biliyorsa içten içe, yine de özür dilemiyorsa, amiyane tabirle, pullarının döküleceğini mi düşünür ki? Aslında belki de inatla özür dilemiyorsa kişi sözde sevdiği, değer verdiği kişiden, o kişinin kendisi için yeterince önemli olmadığını da açık etmiş olmuyor mudur aslında? Belki de artık kırdığı kişinin hayatında olmaması o kadar da önemli değildir kim bilir? Yoksa kim bir özür dilememe inadından, gerçekten sevdiği birilerinden vazgeçer ki, aklı yerindeyse tabi. Ha, sürekli kırılan, ama yine de ilk adımı atıp özür dileyenin, bir yerden sonra yeniden üzülmekten korkması sebebiyle, adım atmaktan ve affetmekten vazgeçmesi bana göre doğal. Zira bazen kırıla kırıla geriye kırılacak yerin kalmaz ve her bardağı taşırabilecek bir son damla da vardır mutlaka...

Peki gerçekten, özünde ne demek ki özür dilemek? Bu kadar herkesi kastıran, yapmaktan köşe bucak kaçıran, kendine ihanet ediyormuş gibi hissettiren, söylerken dilini acıtan bu kelimeler ya da eyleme dökülmüş hali, neyi ifade ediyor gerçekte?

Evet bazen; hatamı gördüm, haklısın. Seni kırdığıma çok üzgünüm, benim için değerlisin, bir daha olmayacak demek özür dilemek.

Bazense bana göre sadece; 

Seni çok seviyorum ve benim için önemlisin demek...

Senden ve hayatıma kattığın değerden vazgeçmem demek...

Hiçbir sorun bizim sevgimizin, aramızdaki ilişkinin gücünü aşmasın lütfen demek...

Sen ve ben, biz her sorunu hallederiz, gel bunu da el ele aşalım birlikte demek...

Sen benim rakibim değil, sevdiğim bir insansın demek...

Aramızda sen- ben, galip- mağlup olamaz demek...

Sana olan sevgim ve hayatımdaki yerin, haklı veya haksız olmamdan çok daha önemli demek...

Sana güveniyorum, sen de bana güven demek...

Sadece GÜVEN demek...

Firsat.me TR  

***********************************
Not: Paylaşımları lütfen copy/paste ile değil, alttaki butonları kullanarak yapalım. :) 


45 yorum:

  1. Ne güzel demişsiniz, o an haklı olup olmamak o kişinin hayatımızdaki anlamından daha önemli olmuyor. Aile efradında gayettabi kabul edilebilir uygulanabilir ya da uygulanmalıdır. Misalen iş hayatında daha çok ego savaşı görüldüğünden iki taraf da daha erdemli olmayı kendine yedirip özür dileyemiyor, hatasını görmüyor bile belki de. Asıl yıpratıcı olan da bu olabilir. Oysa ne tatlı anlaşabilir insanlar değil mi :) Ve Freud yine haklı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın, iş hayatında durum daha da kabıza bağlanabilir böyle durumlarda. Ama özel hayatta yaptığından bi haber, özür dilemekten aciz, egosu dağ olmuş nevrotikler olursa, işte bu durum iş hayatındakilerden çok daha fazla üzüyo insanı. Hele bi de çok değer vermişse, baş köşelerinden bi yere koymuşsa... Freud amcanın ruhu şad olsun madem öyle... ;)

      Sil
    2. Doğru onu yaşamak daha zordur. Bu duruma direkt maruz kalmasam da, çok şükür ki, insanları gözlemlemek, yüzlerine yansıyan zaaflarını okumak, erdemin yaşla doğru orantılı olduğuna dair algılarımızı yanlışlıyor. Bir çocuğun o sevimlilikle, sözel ve davranışsal olarak dilediği özür ne kadar tatlı ve ebeveyn için de gurur kaynağı ise, pekala bir yetişkinin de özür dileme erdemine ulaşmış olması takdir edilesidir, oysa aslında olması gereken bir şeydir, ama lütuf gibi gelmektedir bize, bu da enteresan :)

      Sil
    3. Ne güzel dedin; 'oysa aslında olması gereken, bize lütuf gibi gelmektedir.' Kesinlikle öyle, kırk yılda bir yapılınca, sevincik oluyoruz doğal olarak. Ve haklısın, erdemin yaşla, eğitim seviyesiyle falan hiç ilgisi yok. Sanırım bu EQ ile ilgili. İnsanlar yıllardır IQ'ya okkaaa takmış durumda ki, EQ'dan hala kimsenin doğru dürüst haberi yok ve malesef ki insan ilişkilerinin olmazsa olmazıdır kendileri... :/

      Sil
    4. Aynen öyle, duygularımızı tanıyıp, karşı tarafın da duygularına değer vermeyi toplumca- insanlık olarak öğrendiğimizde her şey daha farklı olacak...
      Kamu spotu da yapıp günü bitirelim o zaman: Empati Empati Empati
      Ve muhabbetiniz için teşekkürler :)

      Sil
    5. :D Çok şekersin. Muhabbete cuk oturan kamu spotu ve güzel sohbetin için ben teşekkür ederim. Varlığını ve düşüncelerini eksik etme. Sevgiler... :)

      Sil
  2. sevmeyi bilenlerin işidir özür dilemek!
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle. Sevgisi, gururu ve şişik egosunu aşanların... :)

      Sil
  3. Bir de özür dilemeyi ağzına dolamış olanlar var. Sanki ne yaparlarsa yapsınlar özür dileyince geçiyor gibi. Bu kişilerin senin anlattığın içtenlikle hiçbir ilgisi olmayıp istediğimi yaparım özür dileyip karşımdakini sustururum modu beni çıldırtıyo..

    Bir de Bilgiç'in özür dilemesi var ki evlere şenlik. ÖZÜR DİLERİM! Oğlum döver gibi özür dilenmez öyle:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O da ayrı bi depelemelik tür tabi. Yazıyı yazarken de düşündüm, kırıp döküp özür dileyenleri. Hani çocuk gibi, öptüm geçti der gibi. Ama benim derdim genelde dileyemeyenlerle olduğundan, hiç girmeyeyim dedim.
      Sizinki de iyiymiş öyle. Olsun hiç yapmamasındansa bi şekilde ucundan tutmuş ya. Zamanla pişirir artık. ;)

      Sil
  4. Allem ettim kallem ettim, bu siteye katılamadım ya. Şu anllık isteğim gerçekleşemihyormuş ama inatçıyımdır, :)takibinizdeyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle mi? Niye ki acaba? Gerçi bazen benim de oluyo, takibe alamıyorum bi türlü. İsterseniz maille takibe katılın şimdilik?
      Teşekkürler ilginize, her zaman beklerim. Sevgiler :)

      Sil
    2. Aa, siz ıvır zıvır enstitüsüymüşsünüz bu arada. İsmen görünce bilemedim. Hoşgeldiniz... :)

      Sil
  5. Ne kadar güzel bir yazı...

    Blogunu süslü şirinenin blog keşif etkinliğinden buldum takipteyim

    Bloguma beklerim http://pembemakyajcantam.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
  6. Hoşgeldin. :) Çok teşekkürler yorumun için. Her zaman gel.
    Hemen geliyorum iade-i ziyarete. Sevgiler... :)

    YanıtlaSil
  7. iyi bişiye benziyomuş özür dilemek :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya, iyi tebi. Bence artık sen de dilemelisin. :P Geyik bi yana, bilen zaten biliyo da, asıl bunu yapmayan, yapmamakta kararlı ezergeçeruslar anlayaydı bi, iyiydi...

      Sil
  8. Bende artık alışkanlık oldu, nerdeyse her cümleye özür dilemekle başlıyordum bir ara. Neyse dengeyi tutturdum ve özür dilemek sadece iki saniyeni alıyor. Haklı olsan da haksız olsan da özür dilemek sana erdem katıyor (bazı yerler hariç) ...

    YanıtlaSil
  9. Olsun, hiç dileyememektense ha bire dilemek bin kat iyidir. Özür dileyen insan güzeldir, candır... :)
    Hoşgeldin ayrıca... :)

    YanıtlaSil
  10. merhaba
    keşfettim geldim bana da beklerim.

    www.burcuaydn04.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
  11. ahh bu ön yargılar, bu adım atmak için adım bekleyenler
    bitmediler, bitmezler
    ne güzel bir yazı olmuş bu
    insan sadece özür dilemeyi değil, içtenlikle teşekkür etmesini de bilmeli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla öyle, teşekkür etmeyi bile eziklik görenler var...

      Sil
  12. Özür dilemeyi bilmeyenler çok özürluk bir sey yaptığının farkına varmıyor ona normal geliyorya o kişiyi hemen poşetle çöpe at:) ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Poşetle çöpe at. :) İyi fikir. Zaten ilk başlarda öyle hemen poşetleyip atamadığın, vazgeçemediğin kişilerle bile bu hatasını anlayıp özür dilemememe kabızlığı devam ettikçe, bi yerden sonra ister istemez 'önce can, sonra canan'a bağlıyo insan. Hikaye eninde sonunda çöpte bitiyo yani. ;)

      Sil
  13. Aynen sonra çöpten uzun tirmanislar yapiyorlar . lutfenler ozurler havada ucuşuyor ama nafile.

    YanıtlaSil
  14. Mesela ben hiç özür dileyemezdim. Bir gün eşim yani o zaman eşim değildi özür dilersen burnun düşmez demişti :)

    Bu konu bu zamana kadar eşimin bende farkındalık yarattığı en güzel konu bence

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Woouww! Süper! Hemmen çalıyorum bu sözü. Eşine çok teşekkürler. Sana da geldiğin ve yorumun için çok teşekkürler. Her zama gel e mi? Sevgiler... :)

      Sil
  15. 3 yaşındaki bıdığımla didişiyoruz bazen .. baba da ben de ondan özür dilemeyi bildiğimiz için o da bizden özür diliyor..
    açıklama da yapıyoruz kuru özür kalmasın diye..
    üstüne de sarılmaca öpüşmece ohhh misss :)

    YanıtlaSil
  16. Açıklama konusunu eklediğin için teşekkür ederim. Onu atlamışım. Bi kitapta okumuştum, davranışınızın sebebini açıklarsanız karşıdakinim direnci kırılır, ortak noktada buluşmak kolaylaşır diye. Özür için de geçerli kesinlikle. ;) Ama en güzeli de sarılmaca öpüşmece faslı işte...

    YanıtlaSil
  17. Birde teşekkür etme özürlü oldğumuzu kabullenipte düzeltsek

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ha bi de o var, doğru. Eksiliriz Allah muhafaza. Bi yazı da ona yazmak lazım. ;)

      Sil
  18. Özür dilemek, bir haldir bence. Onu sadece iki kelimeden ibaret sanan ve sesler yay yana gelip bu iki kelimeyi oluşturunca , her şey tamam sanan kişilerle uğraşmak, özür kelimesiyle o soğuk ve geçiştirme halini yaşamak...zor...
    Yaptığı için , yapmadığı için yada durum her neyse, karşındakine sıcak bir bakışla gülümsemek ve " sen benim için önemlisin sakın üzgün olma" hissini aktarmaktır.
    Böyle derin mevzulardan girip ,ortalığa saçtıracaksın ne var ne yok. Ben bu başlıkta sayfalarca yazarım ama sustum neyse :))
    Muhabbetle ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunu çok beğendim. Sanki yazımın parçası gibi olmuş. Hele şu tırnak içindeki cümlen yüreğime dokundu direk. Çok güzel. Çok teşekkür ederim. Sevgiler Salzburg'a kocamannn. :)

      Sil
  19. Çok güzel bir yazı. Ağaç yaşken eğilir kısmına ise sonuna kadar katılıyorum aksi halde o çocuklar büyüyünce empatiden yoksun bireyler olup çıkıveriyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın. Ve bakıyorum özür dileyemeyen, küs kalmayı, uzatmayı alışkanlık edinmiş kişilerin anne- babaları da genelde aynı özelliğe sahip malesef. Kopyalama tıkır tıkır işliyo vesselam, iyisiyle kötüsüyle... :)

      Sil
  20. Okunacak blog var, gezilecek blog var, bu blog okunacak blog .) Hemşehri kontenjanından torpil değil , gerçekleri yazıyorum. Yazı dilini sevdim, tam benlik ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vaayyy! Çok güzel hissettirdin hemşehrim. :) Teşekkür ederim. Dediğim gibi, o beğeni karşılıklı. Ben de senin blogunu çok samimi buldum, doğruya doğru. Ama hani topuklu ayakkabılarını giymemişsin?! :P ;)

      Sil
  21. Nede güzel yazmışsınız, ellerinize sağlık. Anne olmak nasıl bişi bilmiyorum ama hala olmak gerçekten çok zor ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. :) Hala olma şansım hiç yok neyse ki. ;) Ama eminim çok tatlı yönleri de bolcadır. Sevgiler.. :)

      Sil

Eee, yorum yok mu? Hiç mi yok?! :(