Geçtiğimiz Şubat ayında bir sabah sakin sükut kahvaltı ederken, o ara bize ziyarete gelmiş olan kayınvalidem elinde gazeteyle yanıma geliyor. İçimden, bakalım ne tür bir sağlıklı yaşam ya da şifalı bitki yazısı gösterecek yine derken, gazetenin yerel ekini
gösterip, Bursapor'un ayın 22'sinde Çaykur Rizespor'la olan maçının cezalı olduğu,
sadece bayan ve çocuklara açık olduğu haberini göstermesin mi... Sözü edilen gün ise ertesi gün. Sevinsem mii, üzülsem mi, hayal kırıklığı mı, panik mi, en doğru his ne
bilemiyorum bir an. Nitekim bizim oğlan her nasıl olduysa, benim gibi televizyondaki maç seslerine bile tahammülü sıfırın bir hayli altında bir hatundan nasıl
böyle bi şehzade çıktıysa, doğuştan Bursasporlu ve de cezalı maçlara birlikte gitmeye de bayılıyor. Bayılmasına bayılıyor da, bu haber bugün mü
verilir bu garibana? Tamam, gazeteyi hayatımdan çıkarmış olabilirim de, sen nelere kadirsin, bir sinyal gönderilmez mi, bir işaret verilmez mi Allahcığım bugüne kadar?! Şimdi
popom da tutuşsa, kırk takla da atsam, bulamam ki o
deste deste el altından torpilli elleri bulan biletlerden iki tanecik. :/
Neyse diyorum yine de, Allah büyük, gün doğmadan
neler doğar, gün olur devran döner, ak akçe kara gün içindir derken, dönüyorum
yine kahvaltı masasına, kayışları iyice yakmadan... Dur
bir hele diyorum, kahvaltını et bir, sakinleş, aklına bir şeyler gelir belki de.
Hakikaten de kan şekerim yükselmeye başlayınca geliyor aklıma ufak ufak fikirler. Hemen oğlanın futbol okulunu arıyorum önce, orada hoşbeş ettiğim
sekretere soruyorum. "Ah be güzelim, dün arasaydın vardı. Ama gitti hepsi. Bir
tane bile yok..." diyor. :( Ardından hemen koyu, çok demli Bursasporlu olan
muhasebecimi arıyorum. En azından nereden temin edebileceğimi bilir, sağda
solda tanıdığı vardır diye düşünerek. Cık! Sonuç menfi. :/ Umutla iki arkadaşımı daha
arıyorum bağlantılarına güvendiğim, ama maalesef bir gelişme gösteremiyorum. :(
Neyse diyorum,
yarın ola hayır ola. Daha baya zamanım var. Bu bir buçul günde artık önüme çıkan
arkadaşa sorarım, Allah'tan ümit kesilmez, benim oğluşum şanslıdır, o biletler
gelir bize bir şekilde... Ve işe güce dalıyorum. Koca gün geçiyor,
görüştüğüm herkese soruyorum bilet var mı diye, ama maalesef çıkmıyor yine hiçbir yerden. Çok istiyorum oğluşuma o biletlerle sürpriz yapmayı, onu maça
götürebilmeyi, içim yanıyor bu istekle gün boyu, ama yok. :/ Dua ediyorum akşam.
İşi garantiye almak için secret da yapıyorum, üstüne bir de guubidi guubidi yapıyorum ve
uyuyorum.
Ertesi gün yine işe güce koştururken bir yandan da görüştüğüm
arkadaşlara soruyorum hep, ve fakat sonuç hep negatif. Bir arpa boyu yol
alamıyorum maalesef. Neredeyse stadın önünde mendil
açıp, bilet dileneceğim, o moda giriyorum artık. Derken akşam oluyor. Artık eve dönmek üzere metroya istasyonun gidiyorum. Tam trene bineceğim sırada bir telefon geliyor. Metroda
telefonun çekmeyeceğini bildiğim için o an hareket eden trene binmiyorum.
Telefon görüşmesini bitirip, sonra gelen trene atlıyorum. Bu arada tabi sağ
sol, her yer Bursaspor atkılı, bereli, formalı taraftar kaynıyor, maça gidiyor millet.
Hem de bizsiz! :(
Neyse trende oturuyorum bir yere omuzlarım
çökmüş, hayal kırıklığı içinde. İki üç durak sonra genç bir kadın ve oğlu oturuyor yanıma. İlk anda dikkatimi çekmiyor aslında. Bir ara kadın elindeki sırt
çantasını açıyor ve çocuğa bir şeyler veriyor atıştırmalık. Çantaya gözüm kayıyor. İçi bisküvi, su, kraker vs ile dolu. O an ayıyorum olaya. Kesin
bunlar da maça gidiyorlar diye düşünüyorum. Tabi düşünüp de durur muyum hiç,
hemen soruyorum kadına. Ve bingo! Maça gidiyorlar. Ben de öyle şirin şirin
dünden beri yaşadıklarımı, buna rağmen hiç bilet bulamadığımı anlatıyorum bir çırpıda, ama öylesine, içimi döküyorum işte çaresizce. Kadın "Aaa, bizim
arkadaşlarda fazladan bilet vardı, bir arayayım isterseniz gelecekseniz." demesin mi! 'Sorulur mu hiç, ara hemen hadi!' demiyorum tabi. Hanım hanım "Çok
sevinirim." diyor ve sükunetimi korumak, zıplamamak için kendimi zor tutuyorum
irade freniyle. :) Ve evet, iki bilet var fazladan. Ama nasıl olacak? Maça 45
dk. var. Emre evde, bir şeyden habersiz oturuyordur gayet de ev haliyle. Ben bileti
nasıl alacağım bu hatunlardan? Emre'yi almadan hatunla gidip biletleri alıp, geri
dönsem, maça yetişemeyiz. Emre'yi alıp, sonra stada gitsem, bu hatunu nasıl
bulacağım. Önce koyunla kurdu mu karşıya geçirsem, dönerken de otu mu
yesem?! Yoksa kurtla otu suya atıp, koyunu kavurma mı yapsam, bilemiyorum
bir türlü. Bin bir düşünce geçiyor aklımdan sesli sesli. Tabi koyun- kurt- ot
meselesini içten düşünüyorum, hepten deli sanmasın hatun beni diye. :) Bir durak
sonra da ineceğim üstelik. Hemen numaramı veriyorum kadına telaşla, o da
beni çaldırıyor. Kesin geleceğimizi, lütfen o biletleri kimseye vermemelerini
sıkı sıkı rica ediyorum ve iniyorum. Yoldan hemen Emre'yi arıyorum arabadan.
Hazırlanmasını, maça gideceğimizi söylüyorum. Zıplıyor tabi mutluluktan amcam.
:) İşte bu ana bile değer, vallahi değer!
Neyse, hemen sevinmeyeyim, daha biletler elimizde
değil deyip, toparlıyorum kendimi. Evden Emre'yi alıyorum, hemen geri
metroya. Atlıyoruz metroya, maçın başlamasına 25-30 dk. var artık, stres, kaygı
tavan yapmış durumda. Kalbim kafamda atıyor sanki. Metrodayken de kız arıyor neredeyiz
diye. Yoldayız deyince, kendilerinin daha fazla bekleyemeyeceklerini, içeri
girmek zorunda olduklarını söylüyor. Ben panikliyorum hemen, biletler ne olacak
diye. Allahtan kız akıllı bir şey, "Ben buradan birini bulayım, biletleri ona
emanet edeyim, siz ondan alın" diyor. Oh, süper fikir! Gerçekten de birkaç
dakika sonra arıyor yine ve biletleri stadın üst tarafındaki lambanın altındaki
çekirdekçi İsmail'e bıraktığını söylüyor. Hani sarı çizmeli Mehmet Ağa var ya,
onun emmi oğlu oluyor bu çekirdekçi İsmail de. Yabancı değil yani, bizden. ;)
Kızla iyi eğlenceler diliyoruz birbirimize ve
tamamdır, o biletler bizimdir coşkusuyla iniyoruz oğluşumla metrodan. Stadın alt
tarafından yukarıya doğru hızla yürümeye başlıyoruz da, o da ne?! Adım
başı çekirdekçi burası?! Şaka mı bu? Nasıl bulacağız biz yüne çekirdekçi arasından İsmail olanını? Çekirdekçiyi bırak, her yer insan kaynıyor üstüne, iğne atsan yere düşmez. Bakıyorum yere düşmeyecek, ne atacağım o zaman,
atmıyorum ben de iğneyi. Gün gelir lazım olur, sakla samanı, gelir
zamanı. Hah bak, bu sefer atasözü cuk oldu. :P
Bu on yüz bin çekirdekçiyi görünce bir an yine hayal
kırıklığı çöküyor içime bittabi, lakin Emre'ye belli etmiyorum hiç. Kuyruk dik,
her daim. Biraz gidince soruyoruz bir çekirdekçiye, yok! O değil. "O zaman
İsmail'i tanıyor musunuz peki?" diye soruyoruz. "Abla burada bir sürü çekirdekçi
var, nereden bileyim..." diyor. :/ Biraz daha yürüyüp, yine deniyoruz, cık!
Biraz sonra yine, cık! Böyle cık cık duya duya, Uludağ'ın eteklerine varıyoruz biz
yandan yandan. A çekirdekçim İsmail'im, neredesin be abim sen?!
Tam artık umudu kesecekken bir koca lamba görüyoruz
hakikaten üst tarafta. Böyle ilahi bir ışık misali ışıldıyor bize bize. Koşuyoruz
hemen oraya, ve dibinde bir çekirdekçi! Gerçekmiş, rüya değilmiş işte. Yaklaşıyoruz
adama, ama bu sefer artık hayal kırıklığına uğramaktan usanmış, biraz da
endişeyle. Ve, bingo! Endişe kardeş haydi güle güle! İşte çekirdekçi İsmail kanlı canlı karşımızda. Nasıl bir mutluluk, heyecan, tarif edemem kesinlikle. Şu an
yazarken bile yaşıyorum o anki heyecanı, mutluluğu, başarı duygusunu. Neyse, adam
biletleri uzatıyor ve gerçekten elimde tutuyorum, rüya değil. O an çekirdekçi
İsmail'e şöyle bir sarılma, öpme isteği geliyor içimden bir, ama olayın amacını
aşmasından çekinip, sadece kibar kibar teşekkür edip, ayrılıyorum neyse ki. Ve
giriyoruz sonunda stada, 2-0 yeniyoruz da bir güzel, mükemmel bir akşam
geçiriyoruz oğluşumla. Hehheyt!! Değmeyin keyfime...
Şimdi son mutlu da, dışarıdan bakan, bunları
okuyan biri ne düşünür acaba benim hakkımda diye de geçiyor içimden yazarken. "Hatuna
bak, tanımadığı etmediği insanlarla ne işler çevirmiş, çekirdekçi İsmail'le
bile yüz göz olmuş" mu der acaba? Yoksa "Bravo vallahi, kadın kafaya koymuş, gözünü karartmış, ama oğluna da o geceyi yaşatmış" mı der yoksa içten içe?
Muhtemelen her ikisini de diyenler çıkar. İnsanoğlu
bin bir çeşit neticede... Ama biliyor musun, benim hiç umurumda değil. Şurada o yaşadıklarımızı yazarken bile heyecanlanıyorsam; oğluşun o günkü mutluluğunu, gülen yüzünü hatırladıkça gülümsüyorsam, gerisi boş. Bugün olsa, yine yapardım. Hatta daha deli
hallere bile girebilirdim, öylesi mutlu bir akşam için. İyi ki, iyi ki, iyi ki yapmışım.
Hamiş: Yıllar önce ak sakallı, nur yüzlü bir dede rüyama girip, "Gün gelecek, televizyondaki sesine bile tahammül edemediğin bir futbol maçının biletini bulmak için yere göğe sığmayacak, bin bir kişiyle yüz göz olup, yoktan var edecek ve oğlunu heyecanla maça götüreceksin." dese, ak sakallı dedenin öngörüsünden şüphe eder, bana oyun falan ettiğini düşünürdüm... Demek ki neymiş evladım; ne oldum değil, ne olacağım diyecekmişsin... :)
***********************************
Not: Paylaşımları lütfen copy/paste ile değil, alttaki butonları kullanarak yapalım. :)
Bunda ne var canım, ne güzel etmişsin işte. Bu hatıra sende böyle kaldıysa düşün delikanlının kafasında nasıl güzeldir kim bilir. Çekirdekci İsmail'e sarilsaydin iyiydi ;) deli gibi bir yorum da biz yapmasak adımıza yakismazdi. Sevgiler...
YanıtlaSilDi mi ya? Benim de içimde uhte kaldı valla çekirdekçi İsmail, keşki sarılaydım amcama şööle sıkı sıkı... :P Deli ya! :)
Sil:P ... o coşku onu gerektirirdi :)) Ben deli , sen benden deli, yakarız gemileri... Kayahan'ındı de mi?
Sil:) Yaşasın deli kardeşliği! :P
SilÇok eğlendim okurken, ne güzel anlatmışsınız ,stres size keyif bize düştü bu işten
YanıtlaSilTeşekkürler güzel yorumunuz için. Ne de güzel demişsiniz siz de, stres size, keyif bize diye. Ben de buna bayıldım. ;) Sevgiler...
SilHa ha ha, bence de, biz gazete okumayanlara bu gibi haberleri ulaştırmanın daha erken bi yolu olsa Allahcım:-)
YanıtlaSilKurt kuzu ot meselesinde koptum:-) Ben de çok düserim o hale, onu oradan alsam, yok, burdan şunu kapsak da oraya dönsek, yok, oradan bunu kapıp üç takla atarak seçenekleri kafamda dönerken bi gün beynim yanacak üç kuruşluk aklımdan olucam diye korkuyorum:-)
İyi ki yapmışsın:-) Oğluşun mutluluğu her şeye değer:-)
He yani zaten üç kuruşluk, bi de kurtla kuzuyla heba etmek var yok yere... ;)
SilBen de yapardım hiiiç utanmadan sıkılmadan..ne güzel yavruyu mutlu ettiniz :)
YanıtlaSil:) Ben de bi daha bi daha yapardım, o mutluluk için her deliliğe değer... Sevgiler. :)
Silha haaa Allah seni napmasın yaaaa çekirdekçi İsmail ak sakallı dede gibi olmuş yani de miii bi deee pitikoloji neee gubidi gubidi ne ki yaaa :)
YanıtlaSilMimikli dili o. :P Mimikli Dili ve Edebiyatı diye bölüm kurayım diyorum. ;) Guubidi başlı başına bi ders konusu olabilir mesela... :)
Silayyy tamam yazsanaaa noluur. mimikli ne onu da açıkla amaa :) hah haaaa :)
SilHani böyle iki lafın başı mimik yapan, sümüklü böceğin sümüksüzü: mimikli böcek. :) Guubidi de bi şeyi çok isteyince bööle yukarı bakıp, konsantre olup, guubidi guubidi diyosun, oluyo. İşte o... ;)
SilBende olsam aynisini yapardim valla :)
YanıtlaSilHeç! ;)
Silblog keşif etkinliğinden geldim bana da beklerim :)
YanıtlaSilhttp://sinempehlivan39.blogspot.com.tr/
Yola çıktım, çayı koy, geliyorum. ;)
SilHem güldüm okurken hem de Victor Hugo' nun "Kadınlar zayıftır ama anneler güçlüdür " sözü geldi aklıma.Sevdim bu koşturmacanın başını da sonunu da.Sevgiler :-)
YanıtlaSilÖyle mi demiş Victor amcam? Çok sevdim bu sözü ve kesinlikle çok yerinde bi tesbit. Çok teşekkürler paylaştığın için. Sevgiler benden... :)
SilYüreğim ağzıma geldi ya çekirdekçi ismail yürüyerek telefonla konuşsaydı tezgahın ilerisine doğru :)
YanıtlaSilYa dimi, riske bak sen. Neyse ki görev bilinciyle ööle duruyodu orda adamcağız. :)
SilYılmak yoktur Annelerde ..bravo size oğlunuzun sevinci her şeye değer..sevgi ve dostlukla..
YanıtlaSilGörüldüğü üzere benim arkadaşlarım da benim gibi tipler. :) Teşekkürler, iyi hafta sonları şimdiden. :)
Silsonunda ışığı buldun :) ay çok iyi ya ne çok uğraşmışsın ve mutlu sonla bitmesine çok sevindim. o bileti veren kız da ne iyiymiş de mi. :)
YanıtlaSilismail de ayrı bir olay.
oğlun dünyanın en mutlusu oldu ki :)
Evet, o kadın da çekirdekçi İsmail de melekti oğluşuma gönderilmiş. :)
SilMerhaba
YanıtlaSilBlogumda dolu dolu kitap çekilişi var, katılımlarınızı beklerim
http://ilknur--akpinar.blogspot.com.tr/2014/12/dolu-dolu-cekilis.html
Haberim var. Çekilişe katılmadım ama duyurunu bi önceki yazımda yapmıştım İlknur. Sevgiler. ;)
Silİlahi ışık ha ayy öldürdün beni yahu :) Onlarca çekirdekçi arasından onu bulmak zaten ilahi bir durum valla helal :))
YanıtlaSilYa di mi. :) Ama sen ölme bakim öle gülmekten falan bile olsa, bi kararında gül, lazımsın sen bize mirim? ;)
Silcok sevdim yazini cok guldum sevgili blogger, hep yaz sen emi!
YanıtlaSiltakipteyim bana da beklerim!
Sulti's
http://asulti2000.blogspot.fr/
Teşekkürler tatlı yorumun için. :)
SilGelirim tabi, yoldayım hatta. ;)
ama sen çok komiksin hep evet kek yaparken sulukule olcaz o zaman tatlı oluyo göz kararı diil göbek kararı kikiki :) ama şu gubidi pitikoloci dilini öğretcen ama di miiii :)
YanıtlaSil:) Kek işini çözdüm, tamamdır usta. ;) Guubidi de tamam. Dedim ya Mimikli Dili Edebiyatı diye bölüm kurucam, seni de bölüm başkanı yapıcam. Tabi bu ulvi görevi kabul edersen. :P
SilHiç tereddütsüz aynısını yapardım kafaya taktım mı çok fena takıyorum çünkü. Oğlumu mutlu etmek çok istemişsem tüm yolları denerim bu yolun sonunda çekirdekçi İsmail amca bile olsa :)
YanıtlaSilYa işte, anne olmak başka bi şey. Kadriye yukarıda demiş ya kadınlar zayıftır ama anneler güçlüdür diye, çok yerinde bi söz. :)
Silmerhaba merhaba merhaba...ne güzel bir yazım ne güzel bir hikaye ne güzel bir anlatım... tanıştığımıza çok memnun oldum... bir annenin gücü ve annelerin dileklerinin gerçek olması...harika bayıldım...
YanıtlaSilMerhaba, hoşgeldin pembe ve şeker blogun sahibesi. Bende memnun oldum ziyadesiyle. ;) Ve teşekkürler güzel yorumun için. Sevgiler... :)
SilYaptıklarınız için ne mi düşünüyorum; Oğlu için her şeyi göze alan ANNE'yi görüyorum:=) Takipteyim, sevgilerle...
YanıtlaSilwww.neclasolen.com
:) Ne güzel bi şey görmüşsünüz. :) Teşekkür ederim. Sevgiler... :)
SilSizi Blogger Haritamıza ekledim.
YanıtlaSilhttp://bloggerharitasi.blogspot.com.tr/2014/12/mimikli-bocek.html
Aynı zamanda google+/twitter/pinterest hesaplarımdan da paylaştım.
İlginiz için teşekkürler...
(Lütfen siz de http://fincanteyze.blogspot.com.tr/ bloğunu takipte olup olmadığınızı kontrol edin.)
Çok teşekkürler Fincan teyze. Baktım, harika olmuş. Ayrıca şimdi böyle görünce gerçekleşmiş halini, daha da bi anlamlı geldi. Ben en iyisi bu organizasyonu duyurayım diğerleriyle birlikte. :)
SilAyrıca paylaşımlar için ve böyle bir şeyi organize ettiğin için ben teşekkür ederim asıl. :)
Blogunu takip ediyorum zaten. Sevgiler... ;)
Ben formu doldurmuştum zaten Fincan Teyze. Belki buradan görüp gelenler de olur. Sevgiler :)
YanıtlaSilbu davranışınızı takdir ettim. ne yapıp, ne edip başarmışsınız o maça gitmeyi. keyifle okudum. bu arada sizin de bursada yaşadığınızı öğrenmiş oldum:)) merhaba hemşehrim:))
YanıtlaSilkucak dolusu sevgiler
Yok canım, takdir edilmek için değil, o günkü heyecanımızı paylaşmak için yazdım. :) Keyifle okumanıza çok sevindim. Bursa'da olmanıza daa. :) Bakın Fincan Teyze bloggerharitası diye bi platform oluşturmuş, orada tüm Bursa'lı bloggerları görebiliyosunuz. Bi önceki postumda detayı var. Belki biz de burada bi blogger etkinliği yaparız, ya da hiç bilemedik biz bize görüşürüz ne güzel. :) Benden de kocaman sevgiler, şimdiden iyi yıllar...
Sil