25 Ocak 2015 Pazar

İtinayla Şikayetlenilir...


Her insanın bu dünyaya gelme sebebi vardır ya; kimisi sanat için, kimisi insanlığı kurtarıp, kahraman olmak için, kimisi savaşmak, kimisi sevişmek için, kimisi eğitmek için, kimisi insanların sağlığını korumak için, kimisi adalet için gibi uzar gider bu liste. Kimisi de benzer bir şekilde şikayetlenmek, yakınmak marifetiyle hem kendi içlerini zehirlemek, hem de insanların ruhlarını karartıp, beyinlerini buharlaştırmak için gelmiş gibidir sanki. Bu türler öyle dışarıdan zararsız, kendi halinde yaşar gibi görünse ve etraflarındaki insanlar tarafından bir şekilde allem kullem geçiştirilip, idare edilse de, aslında çok zehirli, dokunduğu yeri kurutan, iki ayaklı, iki elli, yok beyinli canlı türlerindendir. Bundan mütevellit, görüldüğü yerde derhal uzaklaşılmalı, hayatlardan uzak tutulmalı, hanelerde beslenmemelidir. Hele ki dinleyip dinleyip, bununla da kalmayıp ah vahlanarak, ne de mağdur, ne de bahtsız olduğu pohpohlanırsa, hoşnutsuzus şikayetus iyice şahlanıp, gittikçe daha da fazla zehir kusmaya 
meyleder. Şimdi bendeniz bunu kendimce, geyik gibi yumuşak yumuşak dile getiriyorum da, sakın ola, işin ciddiyetini kaynatmış olmayayım gevrekliklerimle. Zira konu çok ciddidir, ehemmiyeti göz ardı edilmemelidir. Hafazanallah içinizi kurutur, beyninizi, ruhunuzu karartırlar, demedi demeyin.

Bu türler normal hayata gayet güzel adapte olmuş, iş güç sahibi, sosyal hayatta yer sahibi insancıklardır. Şimdi böylesiyle bir yere yemeğe gidersin mesela birlikte güzel bir şeyler yiyip, hoşça vakit geçirme heyecanıyla efenim. Köftenin gelmesini bile beklemeye gerek yoktur örneğin, çünkü oturur oturmaz "Sandalyenin de sırtı batıyor" ile girişi yapar ve "Garsonlar da ne yavaş, içerisi havasız mı? Bu köftenin şekli niye yuvarlak değil, oval? Aslında orijinaline göre yuvarlak olması gerekirdi?! Acı biberin acısı da bir tık fazla, normalde bu kadar biber, bu kadar acı yapmaz. Çatal kaşık da neden ambalajlı değil açıkta, ya üstüne sinek konup, büyük abdestini yaptıysa?! Bu sütlacın sütü az, pirinci çok gelmiş, yenisini getirin." gibisinden yorumlarıyla kompozisyonu gelişme ve sonuca bağlar mirim. Hiç de farkında değil gibidir üstelik, bütün bu yorumları yaparken hep olumsuzu vurgulayarak yanındakileri ne kadar gerdiğinin ve herkesin içten içe 'hay çağırmaz olaydık'a bağladığını. Ayol yazarken bile kaşım tık tık atmaya başladı bak.

Bu şikayetseveruslar diyelim ki yeni bir işe mi girdi, bir ay sürmez yakınmaya başlamaları. Taş çatlasın bir ay. Ve ben hep derim zaten içten içe, birkaç hafta rahatız, sonra başlayacak yine diye. Başlar da nitekim. Yok müdür psikopattır, bürodaki iş arkadaşı ter kokuyordur, öğlen yemekleri çok yağlıdır, masası cam kenarındadır, camdan soğuk vuruyordur yardırır Allah ne verdiyse nasibine. Bir süre sonra yeni bir işe geçer bizimki, oh dersin, birkaç hafta rahatız yine. Ve fakat hafta dediğin çabuk geçer azizim ve başlar yine şikayetseverus kardeşimiz. Bu sefer de iş yeri çok uzaktır, aman da bir yol yapıyordur, bir yol yapıyordur ki, hışırı çıkıyordur gelip giderken. Hem çaycı teyze de çayları hep demli koyuyordur, kırk kere de söylemiştir oysa açık içtiğini, sağır mıdır, kafasız mıdır anlayamıyordur. Yok yok aslında kesin ona inat öyle getiriyordur çaycı teyze, kesindir, öyledir. Ha bir de klimayı o açıyordur, oda arkadaşı kapatıyordur. Sıcaktan eriyordur bütün gün güneşte kalmış tereyağı gibi. Şöyle çiğ çiğ sırıtarak "Eriye eriye bitersin de kurtuluruz inşallah!" demek istersin içten içe, ama diyemez, yine şişip şişip inecek yer bulamaz, reklamlardaki gumgum yağından içmiş mutlu hane halkı gibi uçuşmaya başlarsın hayal aleminde.

Bir de işin ilginç yanı böyleleri nereye gitse belayı, tersliği, şanssızlığı da bulur da ciddi ciddi. Otobüse biner, kırık koltuğa denk gelir. Hiç bilemedin ters koltuğa kalır, ona da oturamaz zaten, çünkü midesi bulanır kesin. Yan da duramaz bu modeller, içi kalkar, üstüne kusar Allah muhafaza. Bir ürün alır mesela, herkesin aldığı ve memnun olduğu yerden, kesin bozuk çıkar. Herkesin bayıldığı bir kuaföre gider, maymun olup, sinirden saçları dikelmiş vaziyette çıkar. Herkesin fırt fırt doğurduğu, çok iyi referansları olan, herkesin ille de önerdiği doktora gider, ve fakat olumsuzluğuyla kasılıp kaldığından, etrafındaki hemşiresinden, hasta bakıcısına, doktoruna kadar herkesi de yaydığı gergin enerjisiyle bozduğundan, bir türlü doğuramaz. Sonra da söylemediğini bırakmaz vay şöyle yapamadılar, böyle edemediler diye. Şaka değil, bizzat yaşamışlığım, ağzım açık dinlemiş, şaşırıp kalmışlığım vardır konuyla ilgili. Herkesin çatır çatır ameliyat olduğu, genelde hiçbir sorun yaşamadığı doktora gider, basit bir ameliyat olur, dünyadaki tüm komplikasyonlar bu şikayetus enerjisi bozukusta toplanır. Problem, sıkıntı, hata mıknatısı gibidir zatı şahaneleri. Beklentisi o yöndedir zira, aklına gelen de başına gelir usul gereği...

Bir de böyle tiplerin ortak özelliği, suratlarının genelde asık olması ve hep gergin olmaları, her şeyden gergin ve kızgın bahsetmeleridir. Hani 'Süne zararlısının ekolojik dengedeki yeri ve önemi' gibi ziyadesiyle kuru, uzak ve sıradan bir bünyede katiyetle herhangi bir duygu kıpırtısı uyandıramayacak bir durumdan bile bahsetse, yay misali gergindir. O Allahın emridir. Eee, kafa çer çöp ile dolu olunca, ağızdan, surattan da gül gülistan çıkamaz haliyle...

Tamam, her insan kişisi zaman zaman zayıf düşebilir, çaresiz hissedebilir, içini dökmek için birilerine mızmızlanabilir. Lakin bahsettiğim kişiler farklıdır arada bir masumane serzenişengillerden. Kendileri mütemadiyen problemlerin göbeğinde, hayatın acı tokadı hep enselerinde, bir nevi kadrolu hoşnutsuzluk timsalidir. O derece gönül vermiştir bu işe. Bu türlerin içinde nasıl bir boşluk, sevgisizlik varsa artık, psikolojik analizini ben yapamayacağım, alanımın oldukça dışındadır nitekim; yaşadıkları hastalıklarla, felaketlerle, haksızlıklarla insanların dikkatlerini çekmeyi seçerler farkında olmadan, belki de gayet de farkında olarak... Hele bir de etraflarında bunu anlayamayıp ahvahlamaya meyilli kişiler varsa, tamamdır. Oradan sinsi sinsi beslenirler bizim şikayetseveruslar. Beslendikçe de kendileri de daha da inanırlar ne kadar bahtsız bedevi olduklarına ve çölde kutup ayısıyla halvete girdiklerine.

Nasıl da yazdım deminden beri tatlı tatlı, atarlanmadan, çemkirmeden yalnız. Hanım hanımcık da yazabiliyormuşumsam demek. :P Ama, böyle de tadı olmuyor, tussuz yemek gibi oluyor be gülüm hiç heyheylenmeden. Hiç değilse o bunca yıldır içimi şişiren, dişlerimi gıcırdata gıcırdata dinleyip, kalp kırmama derdine hiçbir söz edemediğim, ruhumu çürüten birkaç tipe şuradan o edemediğim birkaç çift lafı bari edivereyim bir kısacık:

Bak güzelim, sana dünyanın en cennet köşesinde dört dörtlük, hanlı hamamlı bir saray yapılsa, emrine uşaklar, hizmetçiler verilse, bir elin yağda, bir elin balda olsa, "Bu sarayın merdivenleri de ne çok anacığım, çık çık bitmiyor! Üstelik sarayın yan tarafında akan derenin de şırıltısından uyunmuyor, başıma ağrılar gark ediyor. Hizmetli de nevresimimin son düğmesini iliklemeden sermekle kalmamış, kahvemi de orta şekerli değil, orta üstü şekerli getirmiş hadsiz! Hamam ise öylesine buhar oluyor ki, tavanından başıma hep su damlıyor. Şu kraliçe elbisesi de ne menem bir şey kuzum, eteklerimi toplayıp bir rahatça hacetimi bile göremiyorum ayol, sağı solu, kaşı gözü ayrı oynuyor mübarek! Bizim hokkabazın kıyafeti de çimen yeşili olmuş. Iyy, hiç de sevmem! Limon küfü yeşili olaydı iyiydi. Hem pabuçları niye böyle  bunun, sivri sivri, hiç tarz değil, pııhh!! Hoofff otur otur canım çıktı, böyle de olmaz ki, sıkıntıdan patladım, hiç mi aksiyon olmaz insanın hayatında canım?!" diye yakınırsın, yine yakınırsın yavrum sen. Dünyaya kahırlanmak, kahırlarınla da başkalarını çürütmek için gelmişsin zahir. Mutlu olmak yaradılışına ters, özünü inkar olur. İki çiçek, bir böcek görüp iyi hissetmek bünyene zarar eder, aşırı dozdan yataklara düşersin maazallah. Hayır, olur da eşref saatine tekabül edip, bardağın dolu tarafını görsen bile, "Bu niye suyla dolu? Niye şarap değil?!" dersin, yine yaparsın yapacağını...

Hal böyle olunca, itinayla vurgulamak isterim ki, şikayetus dikkatçekmekisteruslardan kaçınınız kardeşim, hanenizden uzak tutunuz. Ha, velev ki uzak tutamayacak kadar yakınınız, o halde mümkünse uygulamadan önce kendinize damardan sakinleştirici zerk ediniz, uygularken kulak tıpası kullanınız ve kullanmadığınız zamanlarda çocukların erişemeyeceği yerlerde muhafaza ediniz derim naçizane... 

***********************************
Not: Paylaşımları lütfen copy/paste ile değil, alttaki butonları kullanarak yapalım. :) 


43 yorum:

  1. İçimizi şişiren, hayata hep olumsuz yönden bakan insanlardan ben de pek haz etmem. Ne güzel anlatmışsın bir şikayet abidesinin insanı nasıl zorda bıraktığını. Hayır, işin ilginç tarafı bu tür insanları dinleyerek biz de hayata olumsuz bakmaya başlıyoruz, geriliyoruz, mutsuz oluyoruz. Yapmasınlar yani. Farkında değilseler bu güzel yazıyı okuyup farkına varsınlar öyle değil mi? Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah keşke okusalar da aysalar Nermin, keşke...
      Sevgiler. :)

      Sil
  2. Günaydın, dışarısı buz gibi ama ben sıcacık evdeyim ne güzel, sabah herkesi gönderdim yanlızım ohhh kafamı dinliyorum ne güzel, memleketten uzaktayım ama başka bir coğrafyayı keşifteyim ne güzel, dışarıda konuşulan dili anlamıyorum ama vücud dili ile anlaşılabiliyormuş pek ala bunu keşfetmek ne güzel, heryer kar baharı besliyor ne güzel :))))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel yazmışsın Deniz. Bayıldım. Yazıyı okuyanlar belki senin yorumunu da okurlar da, doğru tavır görürler. Çoook teşekkürler, sevgiler. :)

      Sil
  3. yazık yaa onlara :) Hayatı nasıl da zehir ediyorlar hem kendilerine hem de çevrelerine zavallicikuslar :) Haklısın uzak durmak lazım onlardan, enerjimizi soğurmasınlar ;)

    YanıtlaSil
  4. Bu tiplerle görüştükten sonra dizlerimde derman kalmıyor.Yüzümde bir gerilme, kalbimde bir sıkıntı...
    Yok herkesin sıkıntısı olur , dostunla arkadaşınla, kardeşinle paylaşırsın. Ama o saraylarda derdi bitmeyenler, saçlarının kuru olmasını, yemeğin istediği gibi olmamasını dert edip olay yapanlar ah ah .. Bu şikayetlenmeler ardında bir de sizin şanslı olduğunuzu söyleyip durumunuza da haset ederse vay halinize... Nazardan devirirler adamı , Allah muhafaza !!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya sorma mirim, o yönü de var tabi. Zaten genelde kıskançlık da oluyo bu bünyelerde. Allah korusun...

      Sil
  5. Şimdiye kadar itinayla uzak durmayı başarmıştım bu tip insanlardan. Ama küçük oğluşu nasıl düzelticem bilmiyorum bak, umarım sonunda bize benzeyeceği doğrudur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrudur doğrudur, armut dibine düşeeer. Göre göre örnek alacaktır... :)

      Sil
  6. Örnekleri okurken bana bile fenalık geldi beybisi:)))))))
    Bu arada resim cuk oturmuş:)))

    YanıtlaSil
  7. Allah korusun böylelerinden :) her şey mükemmel olsa yine bir kulp bulup ,zor beğenirim,mükemmelletçiyim napiyim kisvesi altında cidden darlıyorlar insanı.Bu tip insanları çekecek kadar sabır yok bende ,gördüm mü arkama bakmadan kaçarım :) Kaçamayanlara da allah sabır versin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaçabiliyosan ne ala, kaçamıyosan pek fena, ruhunu çürütürsün Allah muhafaza... ;)

      Sil
  8. Şimdi bak bir masadayım ve böyle bi hatun var yanımda köftenin şekline laf ediyor kalk kendin yap diyiveririm, sandalye öyle batmaz böyle batar deyip çekiveririm altından kırılsın çanağı görsün anyayı konyayı, sütlacın sütü mü azmış dur gel seni sütün bol olduğu yere götürüyorum deyip bir ineğin yanına bağlayıveririm, acısına mı laf ediyor dayarım isotu..ohh be bak nasıl rahatlıyorum o zaman :)) Ayol ben niye kendimi mahvedeyim onun canına okur gider paşa paşa yemeğimi yerim :D Yok anacım deli ederler, katil ederler öyleleri onun için aman aman Allah karşılaştırmasın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oyy, Hamiyeet! İçimin yağlarını erittin şairim Hamiyet'im. Ne güsel çareler bulmuşsun. Ah keşke, nerdeee... :)

      Sil
    2. İçimizde ne yağ kalsın ne sıkıntı yahu, ne gereği var germeye diiimi ama :)

      Sil
  9. amaaan, bunların dışı marka içi turşu fıçısı, boşveeer :)

    YanıtlaSil
  10. Efenim eğer bi insan ağız ishaline yakalanmışsa, egosunu beslemeyi sevip günde beş öğün yediriyo yada sürekli şikayet edip sizi rahatsız etmeyi seviyosa yapmanız gereken iki şey vardır, bu iki şeyi size sadece 60 tl ye sattığımız eğitim setimizde öğreteceğiniz hemen arayın 0 850... yok nan yok dur şaka :D 2 seçenek var:
    1) Katlanacaksın
    2) Çaktırmadan onu uçurumun kenarına götürüp ellerinle "hop" diye, aşağı itecek, hayatından uzak tutacaksın.
    Bu kadaaaaaaaar :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :D Admin, 2. seçeneği alayım ben hemen abi. En azından kesin çözüm gibi... ;)

      Sil
  11. Herkesin hayatinda var demekki bunlardan. oooooffff ooooofff.....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya, olma mı... Ama bak bi üstte çözümü var. :P ;)

      Sil
  12. sürekli şikayet eden insanlar hem kendilerini mutsuz ediyor hem de çevresindekileri..
    bu konuyu çok iyi özetlemişsiniz..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler :) Ha bi tek kendilerini mutsuz etseler, kişisel tercih diycem, sesimi çıkarmıycam da... ;)

      Sil
  13. blogkizsalseyler.blogspot.com yeni adresime taşındım beklerim pembe makyaj cantam taşındı :)

    YanıtlaSil
  14. Sağolasın Medanşeri. :) Şükretmeyen, mızmızlananları atıcam bir bir artıkın uçurumdan hoopp diye... ;)

    YanıtlaSil
  15. Verdiğin örnekler o kadar gerçekçi ki, ben de çok gördüm bu tip insanlar. Eskiden anlamaya çalışır bir şekilde idare ederdim. Ama artık idare edemiyorum, sinir sistemim kaldırmıyor. En güzeli böyle tiplerle mesafeli olmak, şikayet etmeye başlayınca dinlememek. Yoksa insanın bütün yaşam enerjisini emiyorlar vampirler gibi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam da vampir gibi evet. Neşeli gidersin, sönmüş dönersin bunların yanından... : )

      Sil
  16. bır de sıkayetlenıp aslında sukredıyorum ama dıye baslayan cumlelerde olur :) ama yazdıklarının hepsı gercek ısten sıkatyetcı olup emeklı olanlara kadar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. He valla :) Şikayetlene şikayetlene emekli olmak var bi de. Ya bu deveyi güt, ya bu diyardan git işte de mi yani...

      Sil
  17. Naif ve yumuşak tekmeli atım Küho tepsin ki huysuz asosyal demperik, antiantaganısyal ve bencil, birbuçuk kindar üstü kıl ve lüzumsuz bir adamım ben.
    he adamım ne ola ki ?
    La gözlüklüysek nolmuş, bu nasıl bir gözlüksevmemcilik, bu nasıl bir benim bloğa gelmeyen huysuz bin yaşasıncılık ben bilmiyorum.
    Seninle konuşurken yüzüme bak çemkirmelerini altımilyon yıl dinleyince böyle oldu. bkz. suçlusu annem. çocukluğuma inmek için para vermeyin, ben size bedava indim işte daha ne istiyonuz? Syrakusa dan ne istiyonuzzz !!
    Sade suya bulgu çorbasıyla yaşıyalım nasılsa cennete gitçez diye hava atamam hiç. gitmiycem ben. dinozorlara özeniyorum. özeniyorum çüünkü kafama meteor düşüp karbon bazlı aşağılık anatomimi yok edene kadar burdaqyım. aha da kıstırdım sizi asansörde çok fenayım.
    cemil cümle bil mukabele hayranlarımın konuşurken yüzüme tükürdükleri, efkaftan mütekait babamın şarka tayininden kelli geçirdiğim azdırap dolu çocukluk yıllarımı size annatacak diilim. odada sigara das içicem bloğun sahibi terlikle dövcek beni.
    biter. gelirim gene ben yüzsüz yüzsüz..
    hıck!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah evladım, vah evladım. Çocukluğuna hiç inmeyeydik iyiydi. Yalnız nereye inersek inelim, odada sigara içmek yok. Katiyyen yasak. ;) Netekim blog sahibi bu konuda oldukça eserekli, demedi deme. Aha da ispatı: http://mimiklibocek.blogspot.com.tr/2015/03/ben-senin-suratna-hnkryo-muyum-tiryakim.html?m=1

      Ama sen sıkıldıkça gel gene oldu mu evlatçııım?. :P

      Sil
    2. Tamam söndürdüm tamam..
      Geldim gene :)

      Sil
  18. Bir kahveni içmeye geldim :)) Hep herşeyi + tarafıyla bakmaya çalışırım.Böyle bir tiple otursam gerçekten hayatta çok acı çekmiştir diye düşünürüm üzülürüm empati kurmaya çalışırım. Ama şükürsüz bir tipte kişilikte bir insansa eğer ona karışmak bana düşmez yaratan ile arasında olan bir durum....
    Hiç sıkılmadan yazını yani paylaşımını sonuna kadar okudum. Ama hoşuma gitmeyen tek bir tarafını yazmadan geçemeyeceğim...Bu güzelim yazının verdiğin emeğin arasına içinde yazdığın kaba kelime hiç yakışmamış. Ama lafımın başında yazdığım gibi hiç sıkılmadan okudum ve bazı insanların böyle olduklarının hiç farkında değilim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldiiin. :) İnanmazsın, tam da kahvemi yudumluyodum yorumunu açtığımda. Hemmen ikileyelim kahveleri o zaman. :)
      Umarım böyle bir tiple sürekli oturmak zorunda kalmazsın. Bazen etrafında sayıları çoğaldığında, inan tahammül etmesi oldukça zor. Bulunduğun ortamları olumsuzlukları, negatif söylemleriyle sabote etmelerine sürekli göz yummak zorunda kalmak, gerçekten marifet ister. Hele ki benim gibi, insanların yüzüne sırf kırılmamaları için olumsuzlukları söylememeyi, hep yutkunup susmayı, görmezden gelmeye çalışmayı tercih eden biri için ha bire şişmek ve hiç inememek demek. Sanırım bu yazıyı da tam da yine üst üste inememelerim üzerine yazmışımdır. Zaten blogumda genelde içimdekileri olabildiğince parmaklarıma geldiği gibi yazıyorum. Bu yüzdendir ki arkadaşlarımın, akrabalarımın çoğu bilmez blogumu, yazılarımı. Okuyup da alınmalarını istemem çünkü. Derdim sadece üzerimdeki negatifi atmaktır çünkü, kimseyi düzeltmek, kırmak üzmek değil. Tarzım da zaten tüm yazılarımda aşağı yukarı benzer, hafif çemkirik, hatta bazen dediğin gibi kabadır yani. ;)
      Canın kahve istediğinde her zaman gel, netekim bendeniz iflah olmaz bi kahve sevdalısıyımdır. ;)
      Sevgiler... :)

      Sil
    2. Her zaman bloğundayım artık bıkarmısın bilemem ;) Bazen yorumlarımla bazende sessizliğimle :)) Bana da beklerim hep :)
      Benden de sana kocaman Sevgiler :)

      Sil
    3. Gelirim fırsat buldukça. Sıkılmak ne demek, bilakis memnun olurum. :) Hatta gelirken kek, börek de getirirsen bayılırım. ;) İyi haftalar olsun...

      Sil
  19. Çok güzel ve gerçekçi bri yazı olmuş. Elinize sağlık. Sondaki kaçma fikrine katılıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. :) Sizin yazınız da öyleydi.

      O halde birlik olalım, organize hareket edelim derim. ;)

      Sil

Eee, yorum yok mu? Hiç mi yok?! :(