kuru kuru. Hayır hiç değilse şişmişken acık uçabileydim balon misali, iyiydi. Her şerde bir hayır der, manzaranın tadını çıkarırdım azından... (Bugün konuyu saptırmalarım gelmiş benim, belli. 😊)
Şimdi efenim kendileri iki sene evvel teliyle duvağıyla dünya evine girerken Türk geleneklerine uygun, tam takım ev düzülür baştan aşağı. Gün olur, devran döner, aradan koskoca iki yıl geçer, amaçsızlıktan boşluktan rahat bir tarafına batar, parayı da nereye harcayacağını bilemez, evde boş oturmaktan da nereye, kime, neye saracağını şaşırır duruma gelir bu tür ablalar. E n'apsın garibim tabi, mecburen kalkar perdeleri değiştirmeye karar verir. Yeni moda stordur çünkü artık, diğerleri demode olmuştur, neymiştir hem o öyle tül tül, uzun uzundur, zinhar kullanamazdır bundan kelli. Hal böyle olunca da ablam kalkar, hiç üşenmez o dükkan senin, bu dükkan benim perde bakınmaya başlar günlerce. (Bu arada bu dükkan benim iyi de, o dükkan niye senin ki? Hayır senin konuyla ilgin ne bir kere, kalkmış dükkanlar üzerinde hak iddia ediyorsun? O dükkan da benim! Onca emek veriyorum burada, ter döküyorum şu derdimi kaleme alayım, iki çift kelam edeyim, birilerinin kafasına bir ihtimal dank edeyim diye. Bundan mütevellit, bu yazıda adı geçen tüm dükkanlar benim! Hadsiz kerkenez seni... 😋💗)
E dükkanların tapu işini de hallettiğimize göre, dönelim tüketim canavarı ablamıza. Sonunda nihayet perdeleri seçer ablamız. Lakin haliyle perdeler değişince, iki yıl önce aldığı o eski püskü halılar da uymaz tabii şimdi yeni perdeye, olmuşken tam olsun, tüketimin suyunu çıkarmayan top olsun mantığıyla, halıları da değiştirmesi gerekir çaresiz. Bu dünyaya bir daha mı gelecektir canım?! Parayı mezara mı götürecektir?! Kocası ne için çalışıyordur değil mi yani?! Tabii ki de alacaktır.
Vesselam perdeler, halılar eve bir gelir, bir asılır, serilir ki o da ne?! Şimdi de bu perde ve halılarla o çok eski koltuklar dam üstünde saksağan konseptinin vücuda gelmiş hali gibi durmaz mı?! Biri kalk gidelim derken, öbürü halt yeme otur diyordur adeta. Perde- halı- koltuklar arasındaki bu münasebetsiz münazarayı duya duya ablamın sinirleri bitap düşer tez zamanda ve bir anda kendisini mobilyacıda koltuk bakarken bulmasın mı. O evden ne ara çıkmıştır, ne ara onca yolu yapmıştır da mobilyacıya gelmiştir, hiç hatırlayamaz. Adeta transa geçmiş, hedefe kilitlenmiş vaziyette yer değiştirir hale gelmiştir ablamız. Yine hiç üşenmeden o mobilyacı benim, bu mobilyacı da benim, hatta şu mobilyacı bile benim, dolanıp, gezip, yeni koltuklarını da beğenir sonunda alışveriş aşkıyla meftun olmuş sevgili ev hanımımız. Tabii bu gezinme, satın alma sürecinde yaşadığı hazzın da kelimelerle tarifi zordur.
Lakin bir kötü yanı vardır ki, hepi topu birkaç
saat, hadi bilemedin bir gün, taş çatlasa birkaç gün sürüyordur satın alma hazzı
ablamın. Sonrasında yine kaşınmaya başlıyordur aklı, ruhu ve de cüzdanı.
Hatta bir süre sonra kaşıntısı öyle bir hal alıyordur ki, öyle bir tatlılaşıyordur
ki, isilik, pişik, kızamık, bilumum kaşıntılı, döküntülü musibetler dahi yanında hiç kalıyordur. Bizimkisi tam tatlı tatlı kaşınırken bir de bakar ki, o
klozet takımları da iki yılda ne olmuştur öyle, nasıl da yıpranmıştır, sanırsın o evden
fil kervanları geçmiş, o klozet takımlarını gözü dönmüş aç kurtlar kemirmiştir adeta. Abartıyorsa domates çarpsın, kurtlar totosunu dişlesin ki çok eskimiştir. Vee, ablamız yine çıkar, trans
halinde klozet takımı misyonunu tamamlamaya. Neyse ki çabuk bulur bu sefer de, tam satın alacakken gözüne köşedeki melekli biblolar ilişmesin mi!
Şeytanın işi yoktur tabii. Ne yapsındır, ortalıkta volta atıp, ona buna, olur olmaz işler yaptırmak değil midir kendisinin asli görevi sonuçta? İtinayla
görevini ifşa ediyordur. Şimdi yiğidi öldürelim, hakkını yemeyelimdir.
Sezar'ın hakkı Sezar'a, şeytanın hakkı şeynatadır. Neyse efenim, bizim hatun
şeytanın hain komplosuna kanıp, bibloları da elinden bırakamayıp, alır bittabii.
Aksi söz konusu olabilir midir ki zaten?! Kendisinin iradesi yoktur zira,
devre dışıdır, yanmıştır. O öyle rüzgar sağdan eserse sola, soldan eserse sağa
savrulan yaprak misali, kader kısmet işte, demek ki o biblolar da bize
nasipmiş kafasıyla mutludur, umutludur. Bana da ne oluyorsadır hem değil mi,
ne üstüme vazifeysedir elin biblosu, halısı, parası?
Hmm, orada duralım bence birazcık. Bana ne oluyor mu dedi sevgili ablamız? Şu oluyor cancağızım, düşüncesizim; aklını kullanmayıp, aksesuar niyetine taşıyan, gelişimini tamamlayamamış Homo sapiensim, bu dünyada ben de yaşıyorum öncelikle. Benim oğlumun da geleceği bu dünya. Ve daha birçok canlının, adem oğlunun bu dünyada selametle, huzurla, uyum içinde yaşamasını istiyorum. Gerçekten ihtiyacın olmadığı halde, sırf ona buna gösteriş yapmak ve faydasız egonu beslemek niyetiyle aldığın her şey, bu dünyanın kaynaklarını sömürerek üretiliyor, hiç düşünmüyor musun? Beyin yolakların elverişli mi bunları düşünmeye? Yoksa komşunun kocasının geçen akşam eve neden gelmediği, bilmem kimin kızının boşanırken neler istediği gibi dedikodu işleriyle mi oyalarsın anca o beyinciğini? Çok mu sıcak yıkıyorsun kuzum o kafayı? Sanki içindeki çekmiş büzüşmüş, bezelyeye dönmüş gibi davranıyorsun zira. Eskimeden attığın her eşya, dünyaya yıllarca yok olmayacak, yükünü gittikçe ağırlaştıracak çöp yığını olarak dönüyor, hiç düşünmüyor musun? O iki yılda bir değiştirdiğin perdeleri, halıları üreten fabrikaların atıkları, güzelim şehirlerin derelerini bildiğin boklu derelere dönüştürüyor, hiç mi görmezsin yanlarından geçerken?! Rengi mora dönmüş derelerin yanından geçerken burnumun direği sızlıyor pis kokudan, kirliliğine bakmaya yüreğim elvermiyor abartısız.
Ha bir tek ev eşyası değiştirmek mi konumuz? Hayır tabii ki. İhtiyacın olmadığı halde, sırf indirimde diye veya sırf aç gözünü, gözü dönmüş egonu bir türlü doyuramamandan sebep aldığın her gömlek, her etek, her ayakkabı, çanta, takı toka, ev aletleri, tekstil ürünleri vs. hepsi için geçerli. Yetmez mi artık?! Her neyse seni böylesine tüketim arsızına çeviren, egon mu, reklamlar mı, sidik yarışına girdiğin eşin dostun mu, hallet artık bir zahmet. Bir uzun vadeli düşünebil. Bir eline patatesten, soğandan, süpürgeden farklı bir şeyler al. Okuyup, öğrenip, kafanı zenginleştirebileceğin bir şeyler bul. Oku da, attığın her adımın, yaptığın her şeyin nelere sebep olduğunun farkında ol. Farkında ol da, şu dünyayı ve üzerindeki her şeyi kendinin sanma. Sanma da, zavallı yorgun, bitkin dünya senin gibi asalaklardan, kenelerden arınsın, bir nefes alsın artık...
Yok olmayacak böyle. En temizi bunların alayını toplatıp, sabun yapacaksın mirim. Enn temizi...
***********************************
Not: Paylaşımları lütfen copy/paste ile değil, alttaki butonları kullanarak yapalım. :)
miriba gelcem yineee :)
YanıtlaSilE gel tebi, çok ihmal ettik birbirimizi son zamanda. Miriba hem... ;) :P
SilHa ha ha, ups yakalanmışım:-)
YanıtlaSilAma canım, sen de dertli olduğum bütün konuları atarsan ortaya sonra da beni susturamazsın tabe..
Yüz ayakkabı, elli otomobil, ikiyüz çanta falan. Ben cidden anlayamıyorum, cidden.. Parası varmış, harcıyormuş. Allahım bu kadar akıl tutulması olabilir mi?
Kesinlikle sabun yapmalı... Sonuna kadar katılıyorum:-)
:D Susma evladım sen, susma sakın. Hep konuş öyle bıdı bıdı. ;)
SilYalnız Handanım 100 ayakkabı dedin, fena yaptın beni bak. Gerçekten evinde daağ gibi ayakkabıları olan insanlar var yaw?! Ve dediğin gibi hiç de bilincinde değiller yaptıklarının. :/
Neyse, böyle böyle işbirlikçilerimi de topladığıma göre, yakında seri sabun imalatına başlarık galik... ;) :P
Sınıfın uslu inek pısırık suskun öğrencisi olarak diyebilirim ki. Sanki onlara fazla mı yükleniyorsunuz ki gibi mi acaba. Öhüm.
YanıtlaSilMaalesef sanayileşen toplumlarda, sanayi patronları fertleri bu şekilde özenti canavarlarına dönüştürdü.ürünlerini satabilmek için tüketici toplumu inşa etti.nasıl yaptı?
Kullanılabilecek ürünleri kullanılamazmış gibi gösteren özendirici medya iteklemeleri.zevkler üzerinde oynama.
Eskiden evladiyelik olan ürünler şimdi garanti süresinin bitiminte bozlur oldu.
Yedek parça üretimini kesme, kullan at mantığı
Ve ürünlerin parçalanamaz şekilde yapılması.
Şu sabun yapma fikrini bir daha düşünsen en azından sıvı sabun yapma lütfen midem kalktı :)
Sevgili Ikıntı, konuyla ilgili derinlemesine yorumun için teşekkür ederim. :) Yorumundan anladığım kadarıyla senin de kafa patlattığın bi konu. Sevindim. :)
SilYalnız sabun konusunu bi etraflıca düşündüm de, haklısın bence. Katı sabun fikri daha iyi... ;) :P
Sevgiler...
ahahah egosu doymamış anacım napsın.. düşündüm de evleneli olmuş 4 yıl ben kayınvalidemin buzdolabını bulaşık makinesini perdesini kullanıyorum bilmem kaç yıllık...
YanıtlaSilıkıntı'nın fikrine katılıyorum ayyy :)
Aynen ben de senin türdenim işte. İki evi birleştirip evlendik biz, minimum eşya alarak ve yıllarca da o eşyaları kullandık. Hatta hal bi çoğunu kullanıyoruz. :)
SilAaaa ama örtmeniiim yaa ben konuşmadım bana bişi sordular ona cevap vermiştiiiim kiii beni niye tahtaya yazmışlaar :p
YanıtlaSilMimiikkkliiiiim fıstıııkııım ben anca gelebildim ş.dışında internetin güç bela çektiği bi yerde yaşam mücadelesi verirken değil blogları açabilmek arada telefonla konuşabilmek dahi çok zordu. Ahhaa süper bişi aslında vay be dedim, yani aslında hayat eskiden böyleydi bee. Benim bu durumum da senin şu yazıya ne kadar uydu be mimikli bacıııımmm kikiki :) Aslında tüketmemek resmen insanın üretmesini sağlıyor.
Bu konuda daha önce bir başka blogger arkadaşımda belirttiğim gib Kübaya hayranım. Ambargo mambargo dinlemediler maşallah kendi kendilerine yettiler.
Yine çok güldüm yazına. Yaa totişini kurtlar dişlesin seninn o ne tatlı bi cümle . Bundan sonra ben de böööle dicem:)
Özellikle çok tüketirsek o kurtlar çakallar tilkiler gelsin totolarımızı dişlesin işalla^-^
Sabun yapmaa yaa o da bi tüketim aracı :)
Hipnoz olmuş herkes, bilinçli bir şekilde tüketime yönlendirilmiş insanlar. zengin lobisinin sürekli aç dolmak bilmeyen midelerini doldurmak için... :(
Nerdeydin ki Kreatifim hayırdır? Ben bi süredir tadilat işlerine soyundum, uzak kaldım yazılarına da. Ne güzel, özüne dönmüşsün işte bahaneyle. ;)
SilEğlenmene sevindim okurken. ;) Al tepe tepe kullan kurtlar dişlesini... ;) Öpüldünüzzz...
yahu git 2 ağaç dik de hayvanlar insanlar nasiplensir desek " cıkk", şu kitabı oku desek " cıkk" sonra vay efenim şu kıçımda don yok ama elimde İphone var gibi karikatürler yapıştırılır bunlara.. haklıyız ama yaniiiii dimii
YanıtlaSilHe valla, ellerine yapışır kitap, ağaç felam Allah muhafaza! Son derece haklıyızdır zannımca.. ;)
SilUmarım o tanıdığın kişi bu yazını bir şekilde görsün:)) - ama dostluğunuz bozulmasın - yerden göğe hak veriyorum, bunun sebebini anlamaya çalışıyorum. Anlayamıyorum.
YanıtlaSilAma kimi insanın sokağa atacak bol parası var demek ki...bizim gibi ay sonunu nasıl getireceğiz? İnşallah üç aylığımdan avans çekmek zorunda kalmam...elektrik, su faturasını posta kutusunda görünce 'eyvah acaba kaç lira geldi?" diye yüreği çarpanlar zaten böyle gereksiz tüketim yapamazlar.
Yine de anlamıyorum yani biz anamızdan, babamızdan 'mobilya evladiyelik alınır' diye duyduk, öğrendik. Alınır ve yıllar yılı kullanılır, nesillere geçer hatta. Ben hatırlıyorum çocuktum (ilkokul) ilk kez evimize oturma - yemek - yatak odası takımı alındı. Yıl sanırım 1965 filan belki bir,iki yıl sonrası. Çünkü rahmetli askerdi oradan oraya taşınırken kolaylık olsun diye hep açılır-kapanır ahşap portatif sandalye, portatif koltuk, masalarla taşınmışlar, öyle süslü püslü gerçek anlamda takımları hiç olmamış...ve işte ilk o takımlar alındı, düşün teğmenken evleniyor babam annemle ve o takımlar alındığında albay. 48 de evlenmişler, 65 lerde ilk kez takımları oluyor. Nereden baksan 15 yıl! uyduruk eşyalarla...perdeler desen el makinasıyla annem dikmiş asla perdeciye diktirmemiş..
ve o eşyalar aynen şu anda abimin evinde duruyor. Sadece koltukların yüzü değişti. 50 li yıllarda ta Erzurum'da daha ilkokula gitmeden hatırladığım masif ahşap aslan ayaklı iki küçük ve bir orta büyüklükte sehpaların da ikisi abimin evinde, biri benim evimde:)
Gözüm gibi bakıyorum her şey bir yana hatırası var.
Yani ne demek 2 yılda insan mobilya mı değiştirirmiş? Bak şunu anlarım, kedisi olanların koltuklarının kenarlarını kediler süngerini çıkarana kadar tırmıklıyorlar ama ona çare bulunur...en güzeli koltuğun kenarı ahşap yani tahta olacak o zaman çizemiyorlar :)
bir de klozet takımına güldüm bir kere dünyanın en antihijyen olayı bence klozet takımı denen şey...klozette ayağımın kayıp düşmesi tehlikesine rağmen yere halı pasapas koymuyorum...ne demek ya bakteri yuvası bir şeyin üzerine süslüpüslü çaputlar tüylü şeyler sermek...ona mikroskopla bir baksalar neler görürler:) tutup yüz havlumu yıkattığım makinede onların yıkanması bence çok sakıncalı...banyoda askıda havlu bile olmasın diyor uzmanlar nemli havasız ortamda mikrop bakteri doluyormuş..ama havlu şimdilik koyuyorum banyoya...
neyse konuyu dağıttım sanırım parasını nereye harcayacağını bilmeyenler böyle gereksiz ve sakıncalı işler yapıyorlar halbuki o parayla gidip kedi, köpek barınaklarına yardım etseler yok hayvan sevmiyorlarsa öksüz, yetimlere verseler, çocuk okutsunlar ne bileyim...her 2 yılda bir mobiya değiştirmek ne demek...yazık...doğaya yazık, harcanan paraya yazık...galiba suçlunun biri de tv reklamları..insanın algılarını bozuyorlar hep derim ya...insanı tüketmeye şartlandırıyorlar...
çok konuştum eline sağlık yüreğine sağlık keyifle okudum ayrıca:)
sevgiler
Oyy, ne de tatlı yazmış Müjdem Bücürüğüm. :) Keyifle okudum evinizin hallerini. <3 Biz de öyleyiz, eskimediği sürece yıllarca kullanılır bizde her şey. Almanya'da yaşadık yıllarca, orada öyledir, ondan mı alıştık nedir. Ya da bu insanın içinden gelen bi çılgınlık mıdır bilemiyorum artık. Öyle modası geçti diye halı perde neyin değişmez. Ben bu eve taşınırken perdelerimi almıştım. 11 yıl önce. Yeni değiştirdim renkleri bozuldu artık diye. Gerek de duymam hiç yenisi çıkmışmış, millet ne dermiş. Ama gezmeye tozmaya bütçe ayırırım. Ondan kısmak istemem. Lakin eşyaya ha bire dökülen paralara yazık günah. Dediğin gibi yapılabilecek çok daha anlamlı şeyler varken hem de.
SilÖpüyorum seni kocaman. Teşekkür ederim koccaman, samimi yorumun için. Özledim zati hepinizi. :) <3 Sevgiler...
Sağol, beğenmene sevindim. Hele görseydin o ilk gerçek mobilyaların alındığı gün nasıl sevinmiştik çocuğuz ya yatağın üzerine yattık ilk kez yaylı yatak alnmş eskisi yün yataktı ! ..gardrop! ilk kez gardrobumuz olmuş çekmeceleri açp açıp bakyoruz! annem de evlendikten 15 yl sonra ilk kez mobilyası olmuş diye seviniyor....:) düşünüyorum da şimdi hangi kadn 15 yıl eşyasz kalmaya razı olur kocasnın başnın etini yer :))) şimdi millet daha evlenmeden ev düzüyor kim 15 yıl bekler? :) ah..ah...hey gidi günler hey...bu arada perde konusunda haklsın rengi kararnca ben de değiştiriyorum çünkü temizlik takntm var..bembeyaz tül olsun istiyorum..deterjanlar bile ağırtmaynca mecburen değiştiriyorum...biz de seni kocaman öptük...sevgiler :)
SilO mobilyaların geldiği andaki sevinci hissettim yazdıklarını okurken. Bence bu yazıyı asıl senin yazman gerekirmiş. Çok daha yerinde olurdu. Ama ben yazmış olsam da, umarım okuyanlar senin yazdıklarını da okur ve yazı tamamlanmış olur. Çok teşekkür ederim samimiyetle paylaştığın için anılarını... :)
Silçabuk söyleyin banaa beni kim ispiyonladııı
YanıtlaSilama ben konuşmamıştım ki yaaa, tamam arada kafam gidiyor ama ne yapayım sekiz yıldır uyuyamıyorum, bünye bu arada kafa gidiyor işte :))
Sabun değil bunları camların arasına eskiden sürdüğümüz macun yapalım macun
böyle bok rengi bir de
ıyyy
:d
Safransarı süpersin! Demek macun yapalım öööle renkli, bıykh!! Olum nerden aklına geldi şimdi macun yaw?! Uykusuzluk böyle kafa yapıyosa ben de mi uyumasam ki?! Belli ki yaratıcılığa katkısı olumlu. :P
Silhahhaa bence çok iğrencim, böyle olmak ister misin :D
SilYapma yaw? Okkkaa mı diyosun?! :P Almıyım o zaman ben. Nasılsa sen varsın buralarda. Gerektiğinde devreye girersin madem. :P ;)
SilKonu şahane ama anlatım ondan da şahane;)
YanıtlaSilHep diyorum yine diyeceğim yazılarını okumak çok keyifli.
bu arada belirtmeliyim ki, bu söze bayıldım:
"çok mu sıcak yıkıyon, napıyon evladım o kafayı:))"
hahahhahahh
Süpriz misafir, çok datlısın. Beğenmene yine çok mutlu oldum. :) Teşekkürler.
SilHeh bak, ona göre, sakın ola sıcak yıkamayasın kafayı, hem kepenk yapar, hemi de beyin çekmesine sebep olur. Demedi deme soora... :P
Sevgiler... :)
rahat dötüne batar :) haha çok güzel bayıldım buna :)
YanıtlaSilinsanoğlu doymuyor işte mala mülke :( 'yarıştırma' konu olunca :(
'Yarıştırma' her konuda hemi. Sırf eşya olsa neyse, pılı pırtı, mal mülk, her kategoride çekişmeli yarışlar gani malesef bizde. :/ Allah akıl fikir ihsan eylesin.
SilSevgiler... :)
İadei ziyarete geldim..Blogunuzu incelerken çok zevk aldım.Takipdeyim.Başarılarınızın devamıni diliyorum..:)
YanıtlaSilHoşgeldin, sefalar getirdin. :) Teşekkür ederim. Hep gel, gelirken kek mek de getir ama... :P Sevgiler...
SilAma ben çok korktum ki şu üstteki öcüden :D
YanıtlaSilHem güldürüp hem düşündüren bu yazılarına bayılıyorum mimiklim :)
Mutlu bir gün geçir e mi :)
Oyy, kıyamam sana. Korkma Hamiyet'im, film icabı o. ;) Öyle derlerdi ya hani. :)
SilBeğenmene sevindim. Hep oku, hep beğen, yanımda yamacımda ol e mi? Ben de bundan çok mutlu oluyorum. Senin de günlerin mutlu geçsin. Sevgiler... :)
ay allam ya bu yazdığın kişiye kızsam mı gülsem mi bilemedim ya o kızsam senin bu gülsem benim yani du ne dicektim çok komik anlattığın için kızamadım da valla ama bi de bişi dicem yolak ne fokumuna ne sen nerelisin yaa bursa şivesi mi oluyo şimdi lehçe mi bu :) baksana sen bize bi sözlük yazsanaaaa sözcükleri açıklasanaaa :))))
YanıtlaSilO kızsam senin, bu gülsem benim ha. :D Delisin sen Deep! Öğrenme beyinde beyin yolaklarının gelişmesiyle oluyo. Yani uydurma değil, şive de değil. Bi araştır bak beyin yolakları diye. ;) Ne fokumuna ise 'ne bokumuna' nın kibar hali. :D
SilAma haklısın, bunlar şive olmasa da, arada Balıkesirceye kaydığım doğrudur. ;) Böyle böyle sözlüğü tamamlarız zati biz senle. Sevgiler... :)
karesi şivesi mi bu yaaa :)
SilHeh! Tam üstüne bastın, Karesi şivesinden esintiler olabilüüü, ayı bilem çıkabilüüü... ;)
SilÇok eğlenceli bir yazı olmuş. Sevdim bu blogu takibe alıyorum. Bana da beklerim.
YanıtlaSilHoşgeldiiin. :) Hemen yola çıkıyorum. ;)
SilSabun yapma projesi süpermiş yalnız =) Amma işe yararlar mı bilmem, kötü malzeme sonuçta..
YanıtlaSilHee, onu düşünemedim bak. Haklısın. Sabun yapsam köpürmez bile bunlar şimdi... :)
SilAynen, bi de renklerini bozar falan, sert su bile daha iyidir(fen teogu var yarın, bilgilerimi pekiştiriyim demi =D
SilAyy ne güldürdün beni Tuhaf Şey! Sen çok yaşa he mi! Fen Teogu de mi. Başarılar o zaman... ;) :P
Silee mimikliiim sabun işleri ile mi meşgulsün neredesin yine yaaw:) . iyi misin bakiiim rapor istiyos ^-^
YanıtlaSilOyyy, Kreatifim yine farketmiş yokluğumu. Sen var ya, cansın can, bi tanesin. Her eve lazım türdensin. :) <3
Silİyiyim iyiyim şeker, sabun işine derin daldım, imalatı hızlandırdım, tam da ihracata başlamak üzereydim. :P
Sanırım son günlerde tembelliğim üstümde Kreatifim, itiraf ediyorum. ;) Ama çok sürmez. Elimin, parmaklarımın, ruhumun kaşıntısı gelir merak etme. Sen de iyi misin? Öptüm seni, hep buralarda ol e mi? :)
Bayildim yaziya bayildim.sevgiler
YanıtlaSilTeşekkürler Mehtap. Beğenmene sevindim. :) Sevgiler benden. ;) İyi pazarlar...
SilBu yazıdan çıkardığım sonuç : Fakir kızlar zengin erkekle evlenmemeli!
YanıtlaSil(Kahrolsun sermaye düşmanı Syrakusa)
hem zaten daha yediğimiz yemek kıçımızdan çıkmadan moda değişiyor. Mesela stor perdeden elektronik internete bağlanıp kendi kendine açılıp kapanan perdeye geçtik biz. Yarın da katlayıp dolaba koyan ütüye geçcez.
Sandığım o ki, ve öyle ki, hatta halbuki filhakika binaenaleyh ve mamafih...
Konu neydi ya?
Yazdıklarına sadece gülüyorum. :D Üzerine yorum yazıp etkisini azaltmak istemiyorum. :) Hoşgeldin ve sık sık gel...
SilGüzel konu benimde çevremde, bahsettiğiniz gibi insanlar bolca var. Bende içimden yüzlerine karşı bolca sövüyorum :)
YanıtlaSilSiz getirin onları da, sabun imalatına başladık biz. Hammadde ihtiyacımızı karşılarık. ;) :P
Sil