20 Ağustos 2014 Çarşamba

Azimli Sıçan


18.08.2014 sabah 06:00, saat çalar. 06:03 telefondan deniz otobüsü şirketinin sitesine girilir. Olumsuz hava şartlarından dolayı tüm seferler iptal. Uyku sersemi gözler kırpıştırılır, daha dikkatle bakılır. Evet, biletli olduğum Bursa- İstanbul 08:30 seferi de iptal. :/ 13:00'te Levent'te konsolosluk randevum olmasından dolayı kafadan dumanlar çıkarak yataktan hışımla fırlanır. Yalap şap el yüz yıkanır, hazırlanılır. Yalap şap dediysem, o kadar da değil yalnız. Göz kremine, allığa, ruja varana kadar her bir şey itinayla ve fakat jet hızıyla uygulanır. ;) Arabaya atlanılır, gaza basılır. Yolda seyahat şirketleri aranılır, negatif cevaplar bir bir alınır. :/ Deniz otobüsü şirketi aranılır, hani belki randevuya yetişilebilecek, iptal edilmemiş bir sefer vardır diye minnak da olsa bir umutla. Cık! Ulaşılamaz bir türlü otomatik yanıt sisteminden bir tık ötesi herhangi bir canlı türüne. Otobüs alternatifini denemekten başka çare yoktur. Eyy olumsuz hava koşulları ve işbirlikçisi gavur icadı deniz otobüsü şeysi, sabahın köründe yaptığınıza bakın. Maymun ettiniz, yüreğimi zıplattınız yahu! :/

Ve 06:38-  terminale varılır. (Eşim bunları okuyunca benimle çok gurur duyacak yalnız. Sabahları erken kalkmaktan hazzetmeyen, kalksa bile iki saat afyonu bir türlü patlamayan, patlasa bile on saatte hazırlanıp çıkamayan, her yere son dakika yetişip adamı gerim gerim geren muhterem şahsımın, o saatte Action Girl'e dönüşüp, bu kadar kısa sürede terminale gelebilişinden mütevellit. Hatta gurur duymakla kalmaz, gözleri bile dolabilir bence. Dolar yani, çünkü ne çekmişti son dakikacı ahvalimden, çünkü neden olmasındı... :P)

Ve terminalde İstanbul'a giden tüm seyahat şirketleri teeek tek gezilir dönerekten. Şirket standları bir çemberin etrafına konuşlandırılmış durumda olan Bursa terminali malum, illa ki dönmeniz lazım, dönmeden olsa dükkan sizin yoksa
. :) Ufak çaplı bir tavaf gerçekleştirilir döne döne bu vesileyle, Allah kabul etsin. Ve fakat 9:30' a kadar yer yoktur hiç birinde. :/ Bir anlık hayal kırıklığı ve umutsuzluk... Ve niyeyse, hiçbir sebep yokken bir minik pembe ilham da beraberinde gelir saniye farkıyla. Pamukkale Turizm'e bir daha sor der iç ses, ama bu sefer başka bir görevliye. Derhal iç ses takip edilir, uzaktan bir görevli göze kestirilir. Ve gidip görevlinin gözlerine Çizmeli Kedi'deki masum kedi gözleriyle bakılır ve büyük soru sorulur. "Kolay gelsin. İstanbul'a en erken kaçta sefer var?" Cevap "07:30'da var hanfendi, isim neydi?" (Evladım, az önce sorduydum, en erken 09:30'da dememiş miydiniz? Bu neyin kontenjanından çıktı şimdi?! Denmez tabi. Tatlı tatlı gülümsenmeye devam edilir. Aslında adamı öpesim, boynuna sarılasım falan bile geldi de, ama neyse şimdi, risk almayayım hadi diyerekten bu yönde herhangi bir hamle yapmadım, doğruya doğru şimdi... ;))

06:47, bilet eldedir. Ve elindeki biletin gerçekliğine inanamasan da yolculuk bal gibi de başlar. Demek ki neymiş? Azimli sıçan, duvarı delermiş. İcap ederse sabahın köründe Action Girl'e bağlar, secret falan yapar, Çizmeli Kedi bile olur, dağları delemese de yolları aşar, yine de randevuya yetişirmiş! ;) 



2 yorum:

  1. ahaa :) ohh yalnız değilim demek ki. Benim sevdicekte yıllardır benim sabah uyanamama, uyandığında da ayılamama probleminden müzdarip :) İçimizde var bir cevher ama gerekmedikçe kullanmıyoruz bence :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :D Süpersin! Gerekmedikçe kullanmadığımız içimizdeki cevher, kesinlikle gatılıyorum... :D Başkaları da göreydi iyiydi... :) Ne güldüm. :*

      Sil

Eee, yorum yok mu? Hiç mi yok?! :(